Severken de, kızarken de duygularımızı frensiz yaşıyor ve sergiliyoruz. İkili ilişkilerde de, siyasal ortamlarda da, sportif sahalarda da duygusal davranıyoruz.
Son dönemde…
Duyguların daha ileri götürüldüğü bir sürece girdik. Karşılaştığımız her konuya “benden misin, değil misin” kriteriyle yaklaşıyoruz. Her konuyu iki kutuplu olarak görüyoruz.
Siyasetçilerden başlayan bu kategorizasyon, ne yazık ki toplumun geneline yayıldı. Dahası, toplum her konuda taraftar haline geldi.
Örneğin…
Cumhurbaşkanı, başbakan, ya da iktidar partisinden biri bir şey yaptığında ya da söylediğinde, karşısında olanlar anında tepki gösteriyorlar. Ne söylediğine ya da yaptığına bakmaya gerek görmeksizin, söyleyene tepki gösteriyorlar.
Aynı şekilde…
Muhalefet tarafından bir değerlendirme, ya da açıklama geldiğinde, bu kez kendini iktidar tarafı görenler hemen taarruza geçiyorlar. Konuşmanın içeriği ya da amacıyla ilgilenmeksizin genel suçlamalara yöneliyorlar.
Öfkeli toplumun bir aşamasında tepkili toplum haline gelmiştik. Şimdi ayrışan toplum yolunda çok hızlı bir şekilde ilerliyoruz.
Belli bir yaşın üstünde olanlar anımsayacaktır, 12 Eylül 1980 darbesi öncesi siyaset öyle ayrışmıştı ki, her partilerin kahvehaneleri bile ayrıydı, karşı partinin kahvesine gidilmezdi.
Bugün kahvehane kültürü yerini sosyal medya çatışması aldığı için ayrışma gözle görülemiyor, ama bir araya gelenlerin tartışmalarında ya da sosyal medya savaşlarında ayrışma tüm rahatsız edici boyutuyla gözler önüne seriliyor.
Üstelik…
Yalnızca siyaset alanında değil, spor sahalarındaki tablo da böyle. Hatta, spor sahalarındaki durumun daha vahimolduğu son milli maçta ortaya çıktı.
Milli takımı izlemeye gidenler, benimsedikleri kulüp takımının en önemli rakibi olan takımda oynayan futbolculara tepki göstermeyi görev sayıyorlar.
Psikologlar açısından toplumsal laboratuvar ortamı ortaya çıkmış olabilir, ama sinirli ve öfkeli toplumun bir sonraki aşamada ayrışma noktasına gelmesi çok tehlikeli.
Bu tehlikeyi önlemenin yolu bulunmalı.
***
Meclis’te 7 günlük sıkıyönetim!
Türkiye Büyük Millet Meclisi önümüzdeki hafta 655 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşecek.
TBMM Genel Kurulu bu iki kanun nedeniyle hafta sonu da, yani cumartesi ve pazar günleri de çalışacak.
O nedenle, milletvekillerinin önümüzdeki hafta Ankara’dan ayrılmaları yasak. Muhalefetin yoğun engelleme yapacağını düşünen AK Parti Grubu adeta Meclis’te sıkıyönetim ilan etti.
***
Yağmur şiddetli, ama bu görüntü Bursa’ya yakışmıyor
Bursa’yı bir adım ileri götürecek her girişimi yürekten destekliyor ve alkışlıyoruz. Avrupa Kenti unvanından da, Dünya Mirası listesine girmekten de gurur duyuyoruz.
Ne var ki…
Avrupa Kenti unvanlı, Dünya Mirası etiketli Bursa son zamanlarda yağan her yağmura teslim oluyor. Her yağmurBursa caddelerini dereye, bat-çıkları göle çeviriyor. Her yağmurda Bursa’nın altyapısı patlıyor.
Tamam…
Son zamanlarda yağmurlar çok şiddetli yağıyor, ama açıkça kabul etmek gerekiyor ki yağmur ne kadar şiddetli yağarsa yağsın bu görüntüler Bursa’ya hiç yakışmıyor.
Dün yine öyle oldu.
Öğle saatlerinde yağan şiddetli yağmur Bursa kent merkezinde caddeleri dereye, kavşakları göle çevirdi. Evleri ve işyerlerini sular bastı, altyapılar taştı.
Eğer bu şiddetli yağış biraz uzun sürseydi kentte neler olabilirdi insan düşünmek bile istemiyor.
Keşke kenti yönetenler o kısa süreli yağış sırasında ket merkezinin dört bir yanından gelen telefonlarda Bursa’da yaşayanların neler hissettiklerini duyabilselerdi.
Oysa…
Yağmur ne kadar şiddetli olursa olsun, geçmişe göre ne kadar çok yağarsa yağsın, Bursa gibi Avrupa kenti ve Dünya Mirası unvanları taşıyan bir kenti bu kadar etkilememeli.
Her şeye karşın alınacak önlemler, yapılacak işler olması gerekir. Ne oldursa olsun çare bulunmalı.
Bu kent hepimizin, onun için çaresizlik rahatsız ediyor ve üzüyor.
***
İşte başarı: Şehre İmza Atanlar Ödülü Bursa’ya geldi!
Eser Ceyhan’ı yıllardır tanırız. 1984-1989 döneminde, bize göre Bursa’nın gelmiş geçmiş en iyi ve güçlü Belediye Meclisi kadrosu içinde Anavatan Partisi Grubu’nun öne çıkan isimlerinden biriydi.
Ataevler’i planlayarak Nilüfer’in temelini atan ekip içinde yer aldı. Ekrem Barışık’ın atama sonrası seçimle geldiği dönemde başta Gökdere Bulvarı olmak üzere kenti rahatlatan kavşakları planlayan ekibin bir parçasıydı.
O planların bazıları sonraki dönemlerde farklı uygulamalarla gerçekleşti, ama aralarında Eser Ceyhan’ın da bulunduğu Kemal Türkün, Gönen Çakmakçı, Mustafa Kuşdil, Korhan Durusoy gibi isimlerin yer aldığı ekibin ürettiği projelerin bazıları bugün bile yerel yönetimlerin gündeminde.
İşte…
Bursa’ya böylesine katkıları olan Eser Ceyhan şu günlerde daha farklı bir gurur yaşıyor.
Çünkü, Hürriyet Gazetesi’nidüzenlediği 2014 Sign of the City Awards, yani Şehre İmza Atanlar ödüllerinden birini kazandı.
Türkiye genelinde yüzlerce firmanın projelerinin 27 kategoride ele alındığı yarışmada En İyi Az Katlı Konut ödülü,Eser Ceyhan tarafından gerçekleştirilen Suriye Court Bursa projesine verildi.
***
Gemlik’te hedef, “Bursa’nın butik üniversitesi” olmak
Anavatan Partisi’nin kuruluşunda, Gemlik İlçe Başkanı olarak görev aldı, ama izlediği siyasetle Gemlik’ten çıkıpBursa kent merkezinde de ağırlığı olan siyasetçi haline geldi.
Hasan Başaran’ı, 1983’te ANAP’ın kurulduğu dönemlerden tanırız. Şimdilerde siyasetin içinde değil. Fakat Gemlik için bir şeyler yapabilme heyecanı hiç azalmadı.
Nitekim…
2007’de Gemlik Üniversitesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ni kurdu. Hedefini de Uludağ Üniversitesi’nin Gemlik Kampusu’nda bulunan fakültelerden yola çıkarak Gemlik Üniversitesi’ni kurmak olarak belirledi.
Bu yolda 7 yıldır çok çalıştı, halen de çalışıyor.
Atatürk’ün emriyle kurulan Sunğipek fabrikasının 292 dönümlük arazisi için “Yılların Sunğipek’ini ilim irfan yuvası haline getirmek istiyoruz” diyor ve ekliyor:
“Burada harika bir butik üniversite olur. Üstelik biz, Bursa’nın butik üniversitesini Gemlik’te kurmak istiyoruz.”