Seçim yaklaşırken siyaset sertleşiyor ve tansiyon giderek yükseliyor. Benzer tablo 30 Mart yerel seçimi öncesinde de yaşanmıştı. 2011 genel seçimine gidilirken de sert bir rüzgar siyaseti etkilemişti.
Ama…
AK Parti’nin lideri olarak Recep Tayyip Erdoğan faktörü öne çıkmış, siyasetin yönünü Erdoğan’ın lider karizması belirlemişti. Kitleler de “Oyum Tayyip’e” diyerek destek vermişti.
Bu noktada…
Kimi siyaseti gözlemcileri ve siyasetçiler Erdoğan’ı eleştirirken “toplumu bölmekle ve gerginliği arttırmakla” eleştiriyorlar.
Oysa…
Galiba Erdoğan’ın siyasetteki en önemli sırrı da bu. Eleştirildiği nokta, yani toplumu kutuplaştırma noktası, aslında Erdoğan’ın liderlik anlayışında kendi tabanını sıkılaştırması anlamına geliyor.
Bu da pek tesadüfi bir siyaset yöntemine benzemiyor.
Nedeni ortada…
Türkiye’nin siyaset geçmişine baktığımızda, sağa oy veren seçmenin lidere güvendiğini görüyoruz. Bu eğilimdeki seçmen güvendiği liderden vazgeçmiyor ve destek vermeyi sürdürüyor.
Ta ki…
Lider partiden ayrılıncaya kadar. Lider ayrılınca, seçmen partiyle ilişkisini gözden geçirebiliyor, hatta vazgeçebiliyor.
Yakın geçmişte Süleyman Demirel ve Turgut Özal örneklerinde bunu gördük.
Buna karşın…
Siyasette sola oy veren seçmenin lider sorgulamasını çok yaptığını, ama partiden vazgeçmediğini görüyoruz. Liderini tartışıp eleştirse bile, sandık başına gittiğinde partisinden kolay vazgeçmiyor.
Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştiriler parti içinden hep gelse de, CHP’ye oy veren seçmen çoğunluğunun partide kaldığını görüyoruz.
İşte…
Böyle bir değerlendirmenin ışığı altında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış törenleri için meydanlarda çıkma nedeni daha iyi anlaşılıyor.
Evet, Cumhurbaşkanı seçilip partiden ayrıldı, fakat şu bir gerçek ki seçmeninden uzaklaşmadı ve bağını halen sürdürüyor.
Tartışılır olsa da, bu bir siyasi yöntem elbette.
Dahası…
Bugün başkanlık sistemi isteyerek kendini seçmenin önüne koyuyor ve böylece kendisine inanan seçmenin yeni bir konuya takılmasını engelleyen strateji izliyor.
Zaten seçmeni de istikrarı buna bağlı görüyor.
İzlediğimiz kadarıyla, araştırmalar da bu farklı stratejiye yoğunlaşmış durumda. Sonuç da çok merak ediliyor.
Eğer…
Bu seçimden de Erdoğan istediği sonuçla çıkarsa, ilk kez ekonomik vaatlerle siyasi gündemde tutunmayı başaran muhalefet partilerinin tümü için artık yapacak bir şey kalmayacak.
Algı yönetimi açısından siyaset tablosu
Amerika’daki New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin, siyaset analizi yaparken algı yönetimi üzerinde duruyor.
Türkiye’yi uzaktan izlerken “Satın alınmış algı değiştirilemez” kuralını önemsiyor ve “seçmenin Erdoğan’ın liderlik karizmasını satın aldığını” düşünüyor.
Bugünkü tabloya bakışı ise şu:
“AK Parti’nin kendi oyu yüzde 43-44. Seçmen eğer ekonomik tartışmalara takılırsa yüzde 40’a kadar iner. Ama başkanlık sistemini tartışırsa 47-48’e çıkar. Erdoğan işte bu algıyı yönetiyor.”
MHP, “hükümet programı gibi” seçim beyannamesine güveniyor
Olay Medya’da dün MHP adaylarını konuk ettik. Başta MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman ve İl Başkanı Yüksel Yılmaz olmak üzere, adaylarla sohbet ettik.
Daha önceki sohbetlerimizden de biliyoruz. Deneyimli siyasetçi Büyükataman bu seçim şimdiye kadarki seçimlerden daha umutlu ve coşkulu. Geçen haftaki sohbetimize yansıyan enerjisi, hafta sonunda Devlet Bahçeli’nin açıkladığı seçim beyannamesinden sonra daha da artmış.
Nitekim…
“Hükümet programı gibi” diyerek tanımladığı MHP seçim beyannamesiyle ilgili çarpıcı bir gözlem aktardı:
“Tespitimiz o ki, vatandaş geçmiş seçimlerden daha fazla siyasi partilerin seçim beyannamelerine dikkat ediyor, inceliyor. Arkadaşlarımıza gittikleri her yerde seçim beyannamemizin neden geç kaldığını sordular.”
Siyasi gözlemi ise şu:
“AKP ciddi kan kaybediyor. Sayısal çoğunluğa ulaşamayacaklar. HDP ile gizli pazarlıkları ne olursa olsun tek başına iktidar olamayacaklar.”
Bu noktada…
“En büyük anket sandıktır” dedi ve iktidar mahreçli algı operasyonları yapıldığını söyledi. Sonra da şunu ekledi:
“Türkiye çok gerildi, normalleşmesi gerekiyor. Siyaset normale dönmeli.”
Sohbette…
Sandıkların korunması konusu da gündeme geldi. 2011’de MHP’nin üçüncü milletvekilinin 350 oyla AK Parti’ye verildiğini öne süren Büyükataman ve İl Başkanı Yılmaz bu kez sandık gönüllüleri oluşturacaklarını söylediler.
Ne var ki…
Sandık başında görev yapacak resmi kurulların dışında gönüllü oluşumları da siyasetin gerginliğini arttırma riski taşıyor. Buna da dikkat etmek gerekir.
Adaylara desteğe geldi, propagandayı öğretti, enerjisiyle iz bıraktı
Avukat Murat Hazinedar 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde CHP’den Beşiktaş Belediye Başkanı seçildiği günden beri İstanbul’da performansıyla dikkat çekiyor. Müthiş bir enerjisi var. Halkın içinde olmayı seviyor. Sempatisiyle herkesi etkiliyor.
Dün Bursa’daydı.
Üniversite yıllarından ev arkadaşı Gürel Yılmaz’ın daveti üzerine CHP adaylarına destek için, özellikle de Lale Karabıyık ve Erkan Aydın’la birlikte çalışmak için geldi.
Gün boyu…
CHP İl Başkanlığı’ndaki toplantıdan Nilüfer ve Mudanya belediyelerine ziyaretine, çevre ziyaretlerine kadar kendine özgü enerjisi ve sempati sergiledi.
Dahası…
CHP’ye, halkla ilişkiler ve propaganda çalışmaları konusunda adeta ders verdi. Etkileyip iz bırakan bir çalışmaya imza attı.
Akşam Olay Televizyonu Ana Haber’e canlı yayın konuğu olduğunda ağırlama fırsatı elde ettik. Sohbetimiz kısa da olsa çok keyifliydi.
Hatta…
Giderken cep telefonumuzu alıp Gürel Yılmaz ve Erkan Aydın birlikte özçekim bile yaptı.