Avatar
Can Pulak

Benim polisim

İktidardaki siyasetçiler hep aynı yanlışı yaparlar.
Benim milletim, benim memurum, benim işçim, benim emeklim…
İktidarı zorlayan muhalefet partileri de, seçimler yaklaştığında aynı üslupla kitleleri okşamayı, sahiplenmeyi denerler.
Oysa memur da, polis de devletindir. İşçisi de, emeklisi de, köylüsü de, kentlisi de devletin şemsiyesi altında yaşarlar. Bu şemsiye bazen çok güçlüdür, bazen de en küçük bir meltemde bile ters yüz olur.
Son günlerde polisi yönetenlerin yanlışları, hepimizin güvencesi olan bu şerefli mesleğe büyük zararlar vermiştir. Öyle ki, sokakta polis görenler saygın bakışlarını değiştirmişler, toplum olaylarının çokça görüldüğü yerlerde adeta nefrete dönüştürmüşlerdir.
Bu büyük bir haksızlıktır.
Biber gazı fırlatanlara, halka su sıkanlara, gençlere tekme tokat saldıranlara bakıp, 200 bin kişilik bir meslek topluluğunu suçlamak, doğru bir hareket gibi gelmiyor bana.
Suç işleyen, halka kötü muamele eden, görevini kötüye kullanan polisler hakkında gereken işlemler hemen yapılmalı, zarar gören insanlarımızın hakları ciddiyetle aranmalıdır. Ama suç işleyenlere bakıp, tüm polis camiasını suçlamayalım.
Bu polis siyasetçinin değil, benim polisimdir. Yani milletin polisi… Polis milletin yarısının, dörtte birinin filan değil, milletin tamamının polisidir. Son günlerdeki kötü örneklere bakarak, polis camiasını suçlamak gibi bir yanlışlığa düşmeyelim.
İktidarlar değişir, siyasete yakın duran ve mesleğine zarar veren polis amir ve müdürleri değişir, ama bizim bildiğimiz ve güvendiğimiz, devletine ve milletine bağlı polis asla değişmez. Polis teşkilatının çok büyük bir kısmı, milletin sevgi ve saygısına layık vatansever evlatlarımızdan oluşur. Canımızı, namusumuzu, malımızı,mülkümüzü hep onlar korur. Onların sayesinde huzur içinde yaşar, kendimizi güvende hissederiz.
Kötü örnekler sadece polislik mesleğinde değil, her meslekte vardır. Hatta bazılarında kötülerin sayısı, iyileri ezer geçer. Mesela bizim gazetecilik mesleğinde iyiler parmakla gösterilecek kadar azalmış ve meydan kötülere kalmıştır. Kötü doktor, kötü hâkim, kötü savcı, kötü profesör, kötü şoför, kötü işçi, kötü işveren, kötü zabıta yok mu, aramadığınız kadar. Ama bunların çokluğu, iyilerin varlığını gölgelemez ki…
Askerlik, polislik, öğretmenlik gibi meslekler siyasetten uzak durmalıdırlar. Elbetteki hepsinin bir siyasi tercihleri olacaktır ama bu tercihi sadece seçim zamanı sandık başında kullanmalıdırlar. Bunlara benzer öyle meslekler vardır ki, siyaset pardesüsünü en şiddetli yağışlarda bile sırtlarına geçiremezler.
Dönüyorum tekrar polise… Çalışkanlık, liyakat, beceri filan terfilerde pek etkili olmuyor. Yükselmek için mutlaka bir torpil gerek. Bu torpil de,en kolay siyaset alanında bulunuyor. Hele siyasetin iktidar kanadı, mesleklerde yükselmek için çok önemli bir destek. Mutlaka bileğinin hakkıyla tırmananlar, yükselenler, terfi edenler vardır ama, bunlar azınlıkta kalırlar.
Siyaset destekli terfiler, bilgi ve becerilerin dikkate alınmadığı yükselişler, arkadan iteklenerek yakalanmaya çalışılan pozisyonlar, geçici olup sağlıklı değildir. İktidarlar gitti mi, torpilliler de iyice geriye düşerler. Ama sanmayın ki meydan, mesleğini hakkıyla yapanlara kalır. Gelen iktidar da, gidenin yaptığını tekrarlar ve yandaşlarını iyi noktaya getirirler. Bu idare hayatımızdaki kısır bir döngüdür maalesef.
Polislik mesleğinde de terfiler, tıpkı askerlik sisteminde olduğu gibi, dış etki ve müdahalelere kapalı olmalıdır. Polis kendi içinde tayin ve terfileri halletmeli, tıpkı Yüksek Askeri Şûra gibi, Polis Yüksek Şûrası eliyle sorunu, siyasetçilere vize vermeksizin çözmelidir.
Benim polisim anlayışını bizim polisimiz çizgisine vakit geçirmeksizin oturtmalıyız.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X