İztuzu çözüldü gibi, şimdi sırada Kisebükü var… Bilmiyenler için söyleyeyim, Kisebükü ormanlarla çevrili, Gökova’da harika bir koy. Dünyaca ünlü profesyonel bir ressama sipariş verseniz, bu kadar güzelini çizemez. Allah bu güzelliği Türkiye’mize hediye etmiş, diğer doğal değerlerimiz gibi, buranın da kıymetini bilemiyoruz.
20 yıldır oraya otel yapılmak isteniyor. Yasalar engel ama, vahşi iştahlar hiç durmadı. Her iktidar değişikliğinde, burası gündeme geldi, projeler çizildi, izinler alındı. Şimdi yatırım başladı başlayacak. Bölge çok hassas, halk ayakta,bu güzelim yeşil değerin ve koyun heder olmaması için herkes çırpınıyor. Kaldı ki,oraya otel yapıldı mı, artık Gökova’nın tümüne geçmiş olsun. Bu yasaklar bir delindi mi, diğer koyların güvenliği de tehlikeye düşer ve mavi yolculuk rotası çok büyük bir zarar görür. Bunu Ankara’ya anlatmak kolay değil. Bakanların ve bürokratların gelip buraları görmeleri lazım. Bir görseler var ya,oralarda birkaç saat geçirseler var ya, bizden daha keskin çevreci ve korumacı olurlar. Çevre Bakanını Ankara’da, Sadun Boro ile birlikte davet ettik. Biz gezdirelim, o güzellikleri biz anlatalım, buraların korunmasını niye istiyoruz, etraflıca izah edelim. Davetimiz kabul gördü, havalar biraz düzelsin inşallah gelecekler.
Gerçi zaman iyice daraldı. Kisebükü’ne jeneratörler gelmiş bile, ilk kazma vurdu vurulacak. Hemen bir şeyler yapmak lazım. Bunu Ankara’da Çevre Bakanımıza anlattım.
Yetkili bürokratlar da dinlediler, hatta not bile tuttular. Bakan İdris Güllüce,Kisebükü yatırımı için gerekli tüm izinlerin kendisinden önceki dönemlerde alındığını, bu durumda pek yapacak bir şeyi olmadığını söyledi. Çevrecilerin gösterileri devam ediyor, mavi yol girişiminin protesto ve tepkileri artıyor, Deniz Ticaret Odası ve yatçıların mantıklı talepleri sürüyor. Bu durumda yapacak bir şeyler olmalı. En azından diyalog ve uzlaşma yolları denenmeli değil mi?
Çevre Bakanı’na, geçmişten bir örnek de vererek, pratik bir çözüm yolu önerdim…
-27 yıl önce Dalyan İztuzu kumsalında bir otelin temeli atıldı. Karşı çıkmama, mücadele etmeme rağmen, dönemin Turizm Bakanı Mesut Yılmaz Türk-Alman ortak yatırımına onay verdi, hatta kumsalda yapılan törene bizzat katıldı. Yatırımın Türk sahibi Osman Kavala arkadaşımdı. Kendisine Atina’da rastladım ve bu işten vazgeçmesi ricasında bulundum. O zamanın parasıyla 1 milyon mark harcadığını söyledi. İztuzu’nun önemini anlattım, oraya otel yapılırsa artık bölgeyi korumanın mümkün olamayacağını söyledim. Vatanseverliğine hitap ettim, yatırımdan vazgeçmesi halinde devletin ona başka bir yerde tahsis yapabileceğini belirttim. Sonuçta onu ikna ettim. Devlet ona başka bir yer göstermedi ama, Kavala sözünü tuttu ve yatırımı durdurdu. Şimdi aynı şey,Kisebükü’nde oteli yapacak olan ETS Tur’un sahibi Mehmet Ersoy’dan istenebilir, vazgeçmesi halinde kendisine başka bir yer gösterilebilir.’’ Bakan İdris Güllüce “olmaz’’demedi, en azından denenebileceğini belirtti. Şurası bir gerçek ki, akıllı hiçbir işadamı hükümetin bir isteğini, mantıklı bir talebini geri çeviremez. Hele bu işadamı turizmden ekmek yiyor ve çevrenin nimetlerinden yararlanıyorsa, üstelik iktidara yakın olarak da tanınıyorsa, ret şansını kolay kullanamaz. O nedenle Çevre Bakanı, vakit geçirmeden Mehmet Ersoy’la konuşmalı, onu ikna etmeli ve tıpkı İztuzu gibi, Kisebükü’nü de kurtarmalıdır.
Kurtaramazsa ne olur? Protesto ve tepkiler, boyutlarını giderek artırıp, durup dururken huzur bölgesinde büyük olayların çıkmasına sebep olunur ki, ülkenin bu kadar sorunu varken bir yenisinin patlamasına mani olmak gerek. Bakan Güllüce’nin pratik, samimi ve insani yaklaşımlarının bu meseleyi de çözeceğine inanmak istiyorum. Ha onu aşan güçler varsa, buna bir şey söyleyemem tabii.