Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Şekerledin bizi Covid-19

Köşe Yazısını Dinle

Kıymetil okurlarım. Hemen hepimiz biliyoruz ki şeker hastalığı ana hatları ile Tip 1 ve Tip 2 olarak ele alınıyor. Tip 1 şeker hastalığında pankreas denilen organımızda insülin salgılayan hücreler çeşitli faktörlerin etkisi ile tahrip oluyor ve bu hastalar (genellikle çocukluk çağında görülür) tedavileri için insülin kullanmak zorunda kalıyorlar. Tip 2 şeker hastalığının ise oluşturan nedenleri belli. Bunda insülin vücutta yapılabiliyor ve tedavisi de genel olarak mümkün.

Son yıllarda daha sık görmeye başladığımız bir şeker hastalığı tablosu var ki bilim insanları buna LADA (Latent Otoimmun Diabetes in Adults), bazıları ise Tip 1.5 diyabet diyorlar. LADA, erişkin yaşlarda aniden ortaya çıkan ve yüksek kan şekeri düzeyleri ile kendisini gösteren bir şeker hastalığı tipidir. Bu hastalarda Tip 2 şeker hastalığındaki gibi kötü beslenme, obezite, kötü yaşam koşulları gibi nedenler genellikle bulunmamaktadır. Bu kişilerde pankreas organının çok az insülin salgısı yaptığı bilinmektedir. Bazı özel laboratuvar tetkikleri bizlere otoimmun karakterli bu hastalığı gösterebilmektedir. Mayo Klinik bu hastaların Tip 1 diyabetten farklı olarak birkaç aydan uzun yıllara kadar insülin kullanmadan da yaşamlarını düzenleyebileceğini belirtiyor.

Son yıllarda Covid-19 enfeksiyonunu geçiren hastalarda şeker hastalığı görülme oranının arttığı gözlemlenmiştir. ABD’de bu enfeksiyondan ölenlerin % 40 kadarı diyabet hastasıydı. Reuters, 19 Kasım 2020 tarihli açıklamasında ilk LAMA vakasını duyurdu. Bunun ardından Londra Kraliyet Akademisi Covid-19 enfeksiyonunun sıfırdan diyabet gelişmesine neden olabileceğini açıkladı. Son yapılan ve geniş hasta sayısının ele alındığı çalışmalar Covid-19 geçirenlerde giderek bu tip şeker hastalığının artış gösterdiğini buldular. Enfeksiyondan aylar geçtikten sonra dahi bu diyabet tipinin ortaya çıkabileceğini bildiren uzmanlar konu ile ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar.

SABAH KAHVALTISINDA YÜKSEK PROTEİN ALMAK ACIKTIRMIYOR

Avustralya’da yeni yapılan bir çalışmada süt ürünleri, yumurta, et ve fasulye ile yapılan kahvaltıların günün ilerleyen saatlerinde daha az acıktırdığı bulundu. Benzer çalışmalar daha önceleri de yapılmıştı. Bu çalışma 28 Kasım 2022’de yayınlandığı için en güncel bilgileri içermektedir. 9341 erişkinin (yaş ortalamaları 46) ele alındığı çalışmada bu kişilerin kahvaltı özellikleri, fizik hareketlilik durumu ve genel beslenme özellikleri incelendi. Araştırmacılar günün erken saatlerinde işlenmiş, proteinden fakir gıdalar ile beslenenlerde günün ilerleyen saatlerinde daha fazla gıda alımını saptadı. Oysa protein içeriği bol olan gıdalar ile kahvaltı yapanlarda günün ilerleyen saatlerinda gıda alımları daha azdı.

Proteinler hücrelerin yapımı ve onarımı için şart olan moleküllerdir. Uzmanlar 1 milyondan daha fazla formda protein var diyor. Bunları almanın vücudun işleyişi için gerekli olduğunu belirtiyorlar. Kaliforniya St Jude Tıp Merkezi araştırmacıları kahvaltıda 30 gram kadar protein almanın genel vücut sağlığı için yararlı olduğunu belirtiyorlar. Oysa ABD halkının genel olarak tükettiği tahıl gevreği, tost ve yulaf ezmesinden oluşan kahvaltıda ortalama 10 gram protein alınmaktadır deniliyor.

Etler, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, bakliyatlar ve bazı tam tahıllar iyi protein kaynaklarıdırlar. Güne sadece poğaça ve simit yiyerek başlayanlara duyurulur. Elin oğlu bangır bangır bağırıyor. Duyduk duymadık demeyin.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X