2000’li yıllar AB’nin, Kıbrıslı Rumları adanın tek sahibi olarak yasallaştırmaya çalışmasıyla geçirildi. AB, süreci tam anlamıyla oya gibi işledi.
Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB üyesi yapıldı. Türkiye ise hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan “AB’ye üyelik müzakereleriyle” idare edilmeye çalışıldı.
Bu aşamada Doğu Akdeniz’deki doğalgazın çıkarılması için Rumlara destek verilirken Türkiye’ye “Merak etmeyin, doğalgaz zenginliği adaya barış getirecek ve çözümü hızlandıracaktır” mesajları iletildi.
Sözüm ona Rumlar doğalgazı Avrupa pazarına sunabilmek için boru hattı inşa edecekler ve hattı Türkiye’ye ulaştıracaklardı.
Ama zaman içinde söylenenlerin palavradan ibaret olduğu anlaşıldı. Ne Rumlar ne de AB sözünde durdu. KKTC yok sayıldı.
Ve en sonunda Avrupa Parlamentosu, ezici bir çoğunlukla Kıbrıs Rum yönetimine destek verirken Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama ve çıkarma hakkının bulunmadığını ileri sürdü. Şimdi Türk Dışişleri’nin, Uluslararası Deniz Hukuku’na dayanarak diplomatik atağa geçmesi bekleniyor. Türkiye’nin de Doğu Akdeniz’de hükümranlık hakları var çünkü.
Kıbrıs Rum yönetiminin doğalgaz arama ve çıkarma faaliyetlerinde tüm hakkın kendilerinde olduğuna ilişkin iddialarının doğru olmadığının, dünya kamuoyuna hukuksal dayanaklarıyla birlikte, bıkıp usanmadan anlatılması gerek.
Zirvede Putin ve Obama gerilimi
G-20 zirvesinde Batılı liderler Ukrayna krizi nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı soğuk bir tavır sergilemişler.
Kimi Putin’in elini bile sıkmamış, kimi sıkmış ama “Ukrayna’dan askerini çek” demiş. ABD Başkanı Barack Obama ise yan yana gelmemek için çaba harcamış. Ama Putin de Batılı liderlerle arasındaki mesafeyi hep açık tutmuş.
Ne ki, Rusya’nın BRICS arkadaşları da var. Onlar, yani Brezilya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, Batı’nın Rusya’ya yaptırımlarını kınamışlar. Ve uygulamanın gayrimeşru olduğunu ileri sürmüşler.
Böylece G-20’nin Batılı patronlarının Rusya’yı tecrit etme politikası geri tepmiş. Üzerine bir de Obama’nın Avrupa’ya yönelik onur kırıcı bir şekilde ekonomi dersi vermeye kalkışması eklenince ayrı bir gerginlik yaşanmış.
Peki, Obama ne demiş, onu da kaydedelim: “ABD dünyayı sırtında taşıyamaz. Büyümeyi yükseltip istihdam yaratmak için daha çok çalışmalısınız.”
İyi de, Rusya’ya yaptırımlardan en çok zarar edenler Almanya başta olmak üzere AB üyeleri değil mi?
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bu sözlerin altında kalması beklenemez…
Batı yakasına Rusya’dan askeri uçuşlar
ABD, Rusya’nın askeri uçuşlarını ve hava tatbikatlarını Kanada yakınlarıyla California açıklarına kadar genişlettiğini bildirerek, bu durumun uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğunu savundu.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, mevcut tatbikatların yanı sıra, uzun menzilli bombardıman uçaklarının da Kuzey Buz Denizi ile Karayipler arasında devriye uçuşlarına başlayacağını duyurmuştu.
Öte yandan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rus savaş jetlerinin Avrupa’da NATO hava sahasını ihlal ettiğini kaydederek şöyle konuştu:
“Bir Soğuk Savaş’ın eşiğine gelmiş değiliz ama Rusya’yla geçen yıllarda geliştirdiğimiz tam güvene dayalı işbirliği içinde de bulunmuyoruz.”
Batılılar ve Rusya arasında Ukrayna kriziyle başlayan gerginlik giderek olası bir büyük çatışmanın işaretlerini vermeye başladı. Soğuk Savaş’ın değil ama heyecanlı bir dönemin eşiğindeyiz…