Türk Dışişleri Bakanlığı “güvenli bölge” konusunda ABD ile anlaşmaya varıldığını” ileri sürse de, Washington “Herhangi bir bölge konusunda anlaşma yok” diyor. Ve bu durum “var/yok” tartışmasıyla sürüp gidiyor.
Güvenli bölgede ısrar eden Türkiye’nin varsayılan anlaşmaya göre ayrıntıları da kamuoyuna sızdırdığı iddia ediliyor.
Örneğin, YDH’nin haberine göre, Şarku’l Avsat gazetesine açıklama yapan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi güvenli bölgenin süresinin 3 ay olacağını belirtiyor.
Aynı yetkili yönetim merkezinin de Halep’in Türkiye sınırı yakınındaki Azez kenti olarak belirlendiğini ve uygulamaya da geçildiğini söylüyor.
İyi de, ABD bunu kabul etmiyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner’in Amerika’nın Sesi’nde yayınlanan yanıtı, kelimesi kelimesine şöyle:
“Bizim açımızdan, Türkiye IŞİD’e yönelik hava operasyonlarının artırılması amacıyla kendi tesislerini Amerika’nın geniş bir şekilde erişimine açtı. Buradan ve başka yerlerden yaptığımız açıklamalarda net bir şekilde güvenli bölge olmadığını, güvenli bir sığınak olmadığını söyledik. Burada konuştuğumuz şey bu değil. Burada konuştuğumuz şey, IŞİD’i bölgeden püskürtme çabalarının kesintisiz olarak devam ettirilmesidir.”
Gerçi Türk Dışişleri Bakanlığı’nın çelişkiyi gidermek amacıyla daha önce yaptığı bir açıklama var ama muamma haline gelen “güvenli bölge” tartışmasını bir sonuca bağlamaya herhalde yetmiyor.
Oysa açıklamada, IŞİD’den arındırılacak bölgenin kontrolünün ve korunmasının “Suriye muhalefeti kuvvetleri tarafından yapılacağı, Suriye muhalefeti unsurlarının oluşturacağı Bölge Muhafaza Gücü’ne gereken hava korumasının ABD ve Türkiye tarafından sağlanacağı” herkesin anlayabileceği bir şekilde ifade ediliyor.
O zaman soru şu: Ankara ve Washington’ın birbirine aykırı açıklamalarının devam etmesi bir anlaşmazlığın varlığını mı gösteriyor?
Ya da her iki taraf için de, uygulama açısından, uyuşmazlık mı söz konusu?
Çipras teslim oldu, Siriza bölündü
“Bize iki seçenek sunuldu: Hayatta kalmak ya da intihar etmek” diyordu Siriza lideri, Başbakan Çipras.
Sorun, böylesine trajik bir anlatımla Yunan halkının önüne getirilince AB ve IMF’nin dayattığı kemer sıkma önlemlerini cebi deliklerin bile, bağırıp çağırsalar da, kabul etmeleri bekleniyordu.
Öyle de oldu. Aleksis Çipras, halkı, ekonomik kurtuluşun AB içinde mümkün olabileceğine inandırdı. Tabii inanmayan sol seçmeni saymazsak…
Ve gelişmeler, 3. kurtarma paketinin Yunan Parlamentosu’nda onaylandığı gün (dün) Siriza’nın bölünmesine gelip dayandı ve Yunan solunun en büyük partisinden yeni bir sosyalist partinin doğum süreci başladı.
Sputnik’teki habere göre yeni partinin sözcülüğünü eski Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis üstlendi.
Lafazanis, Çipras’la aynı görüşleri paylaşmayan 40 civarında milletvekilinin Siriza’dan ayrılarak yeni parti oluşumuna katılmalarının beklendiğini bildirdi.
Eski Enerji Bakanı, 11 milletvekiliyle birlikte imzaladığı bildiride “Yeni kurtarma paketine karşı mücadelemiz bugün başlıyor. Ülkenin her köşesinde halkı harekete geçireceğiz” diyerek yeni partinin kuruluşunun ilk işaretini vermiş oldu.