Şu bir gerçek ki, dünyada 3,5 milyon mülteciyi sınırları içinde barındıran, onların iaşesini sağlayan ender ülkelerden biri Türkiye. Üstelik; bunu kimseden destek almadan, kendi gücüyle yapıyor. Suriye krizinin başladığı günden bu yana Avrupa ülkeleri Türkiye’ye mülteciler için vereceği mali destek sözünü yerine getirmiş değil.

Ülkemiz geçmişinde var olan mağdura ve mazluma sahip çıkma özelliğini çok şükür, bugün de sürdürebiliyor.

Malumunuz, Suriye’de bir savaş var.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed yüz binlerce vatandaşını acımasızca katletti, etmeye de devam ediyor.

Suriye’nin Başkenti Şam’ın doğusundaki Guta’dan yürek burkan görüntüler geliyor.

Abluka altındaki halk, bir yandan açlıkla mücadele ederken diğer yandan da rejim güçlerinin bombalı saldırılarıyla yaşam şansları ortadan kalkıyor.

Esed’in saldırılarından kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelilere ülke olarak yıllardır sahip çıkıyoruz.

Türkiye’nin 4. büyük kenti Bursa’da kayıtlı ya da kayıtsız 150 bin dolayında Suriyeli misafir yaşıyor.

Kimileri bunu takdir ediyor kimilerinin de umurunda değil.

Dün, Türkiye’den sadece Osmangazi Belediyesi’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi Kültürlerarası Şehirler Ağı’nın ön uzman heyeti Bursa’daydı.

Ördekli Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda Osmangazi’nin ağ içindeki yeri ele değerlendirildi. Avrupa kentlerindeki mültecilere yaklaşım anlatıldı.

Konuşmaların öğleye kadarki ilk bölümünü dinledik.

Konuşma boyunca, Avrupa ve dünyadaki göçle ilgilenen uzmanların, Türkiye’nin 3,5 milyon Suriyeliyi topraklarında barındırmasını takdir etmelerini bekledik.

Ama nafile. 

Ne yazık ki, bu yönde en ufak bir söz işitmedik.

Osmangazi’ye ve Osmanlı’ya övgü vardı.

Türkiye’den Avrupa Konseyi Kültürlerarası Şehirler Ağı’na katılan tek kentin Osmangazi olması sevindiriciydi.

Üstelik, Ağda 5 kıtadan, 123 şehir arasında bir Türk şehri olarak sadece Osmangazi’nin bulunması ayrı bir övünç kaynağıydı.

Açılış konuşmasını Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Erdönmez yaptı.

Erdönmez, Bursa’nın tarih boyu bir göçmen şehri olduğuna dikkat çekip bugün de Suriyelileri barındırdığını anlattı.

Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesini kuran kentin kontrolsüz göç ve kentleşme ile sıkıntılar yaşadığını, küçük bir park yapmanın yüksek kamulaştırmalar nedeniyle iki kat daha pahalıya mal olduğunu söyledi.

Kürsüye çıkan ilk konuk uzman isim İrena Guidikova idi.

Uzman Guidikova, önümüzdeki yıllarda savaş ve korku nedeniyle sınır aşan insan sayısının daha da artacağını, bundan korkmamak gerektiğini, etkilenen şehirler olarak göçü iyi yönetmek durumunda olduklarını anlattı.

Mültecilere göç ettikleri yerlerde fırsat sunulması durumunda şehrin gelişimine katkı koyacaklarına de değinen Guidikova, “Mültecileri bulundukları şehirlerde Avrupa’ya entegre edebilirsek, başka bir Avrupa şehrine gittiklerinde daha donanımlı bir vatandaş haline gelebilirler” diye konuştu.

İngiliz uzman Phil Wood da Avrupa’ya sokulmak istenmeyen mültecilerin sınırdaki fotoğraflarını göstererek, bunun AB değerleriyle bağdaşmadığını itiraf etti.

Mültecilerin Türkiye’de iyi karşılandığını da değinen Wood, ünlü Türk düşünür İbni Rüşd’ün medeniyet değerlerine de atıf yaptı.

“Millet olmayı, dini ve kültürel toleransı Osmanlı’dan öğrendik” diyen Wood, çeşitliliğin ve hareketliliğin problem olarak görülmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Avrupa’nın son 30 yılda çok kültürlü şehir politikalarını benimsediğini de anlatan Phil Wood, Osmangazi’nin kısa sürede çok ilerleme sağladığını da vurguladı.

Wood, “Belki de geleceğin Bill Gates’leri sizin şehirlerinizden çıkacaktır. Onlara fırsat yaratmalısınız” tavsiyesinde de bulundu.

Avrupalı uzmanların görüşleri böyle.

Türkiye’ye ders vermeye kalkanların önce, savaştan kaçan çok kültürlü kitleleri kendi şehirlerine kabul etmeleri gerekiyor.

Konferansın çay arasında CHP’li Meclis Üyesi Cevat Asa bir anısını anlattı.

Göteborg’taki bir toplantıda, sadece 5 bin göçmen kabul etmiş İsveçlilerin, bunları topraklarında nasıl barındıracaklarına dair endişelerini işittiğini söyledi.

Türkiye 3,5 milyon Suriyeli için böyle bir endişe taşımıyor.

Avrupalı uzmanlar akıl vereceklerine, göç ve mülteci konusunda Türkiye’den daha çok şey öğrenmeliler.