Zor anlarda, felaket günlerinde Türk milletinin nasıl bir dayanışma sergilediğini fark ediyorsunuzdur. Dayanışmamız dünyaya örnek gösterilecek türden.
Depremlerde, orman yangınlarında ve sonrasında yaşanan sel su baskınlarında bunu gösterdik. Devlet, millet adeta seferber oluyor.
Bursa‘dan felaket bölgelerine koşan belediyelerimiz, STK‘larımız var. Onlardan biri Osmangazi Yörük Türkmen Derneği.
Başkan Dinçer Akyel yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıyla önce Manavgat‘a sonra da Bozkurt ve Ayancık‘a yardım götürdüler.
Dün konuştuğumuz Akyel’e sel bölgesi izlenimlerini sorduk.
Akyel, devletin 5 bin asker, 10 bin kamu görevlisi, tüm kurumları ve sivil vatandaşla bölgede çalıştığını, yüzlerce iş makinesi ve aracın da selin hasarını ortadan kaldırdığını anlattı. İyi bir kriz yönetiminin sergilendiğini söyleyen Akyel ayrıca günde üç öğün 50 bin kişilik yemek çıkarıldığına dikkat çekti.
Günlerdir afet bölgesinde çalışan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun bölge insanının takdirini kazandığını, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum‘un da afet bölgesinde mesai yaptığını vurguladı.
Bozkurt ve Ayancık’ta yapılanları gördükten sonra kimsenin, ‘nerde bu devlet’ diye soramayacağını da ifade eden Akyel, “Devletimiz de milletimiz de orada. Sıkıntıları hep birlikte çözüyorlar” dedi.
Akyel ayrıca, Türkiye’nin tüm il plakalarından bölgede yardım araçları bulunduğunu, 16 plakalıları görmenin de ayrı bir mutluluk olduğunu anlattı.
Osmangazi Yörük Türkmen Derneği olarak kendilerinin de Bursa‘da hayırseverlerden temin ettikleri yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine dağıttıklarını hatırlatan Akyel, mutfak araç gereciyle birlikte Osmangazi Belediyesi‘nden havlu ve forma, Yıldırım Belediyesi‘nden aldıkları hijyen malzemelerini de ihtiyaç sahiplerine teslim ettiklerini söyledi.
Akyel’in ve arkadaşlarının bölgedeki izlenimlerine bakarsak Türk milletinin nasıl necip ve kanaatkar bir millet olduğunu bir kez daha fark ediyorsunuz. Sel basan evine mutfak araç gereci vermek istedikleri bir afetzedenin, ‘ben bir kısmını kurtardım, siz olmayana verin’ dediğini de öğreniyoruz.
Osmangazi Yörük Türkmen Derneği Başkanı Akyel ve arkadaşlarını tebrik ediyoruz. Bunun ilimizdeki diğer STK’larımıza da örnek olmasını diliyoruz.
Osmangazi Yörük Türkmen Derneği bir tabela derneği olmadığını ortaya koyuyor.
Üç haftada bir puanla zirveye nasıl koşulur?
Önceki akşam Bursaspor evinde Eyüpspor‘u konuk etti.
Maçı evde televizyondan izlerken sanki Eyüpspor kendi sahasında oynuyormuşcasına bir rahatlık fark ettik. Bursaspor’u adeta kendi yarı sahasına hapsetti.
Bursaspor çok zorlu koşullarda transfer tahtasını açtırdı, futbolcular aldı ama sahada başarı bir türlü gelmiyor.
Belki erken diyenleriniz olabilir ama üç haftalık görüntü, yönetimin tüm gayretlerine rağmen bu işin bu yılda olmayacağının sinyallerini veriyor. Bir semt takımını bile kendi evinizde yenmekten acizseniz, yanlış giden bir şeylere anında müdahale etmekte fayda var.
Kendi ceza sahamızdan çıkmaya zorlandığımız bir teknik taktikle bu iş olmaz, olmayacağı da zaten sergilenen futbolla gözümüzün içine sokuluyor.
Öyle görünüyor ki, yeni teknik direktörün de Bursaspor‘da uzun soluklu bir dönemi olmayacak. 3 haftada 8 puan kaybeden bir takımı değil Fatih Tekke, Fatih Terim de zirveye oynatamaz.
Yılların tecrübeli şampiyon bir kulübü TFF 1. Lig‘de amatörce sağa sola savruluyor.
Sahadaki bu görüntü yakın gelecekte tribündeki seyirciyi de stattan kaçıracaktır.
Bursasporlu futbolcular silkelenip kendilerine gelmeli, bütün güçlerini ortaya koymalı. Performansı yetersiz futbolculara haftalarca şans verip kulüp daha da zora sokulmamalı.
Bonservisi Bursaspor‘da, kafası başka yere takılı olanlar da kapı önüne konulmalı.
Bursaspor’un içine düştüğü bu açmazdan kurtarabilmek için erken radikal kararlar almakta yarar olduğuna inanıyoruz.
Eğer olmuyorsa, başarısız hocaya da tıpkı futbolcular gibi haftalarca fırsat tanınmamalı.
Bursaspor kimsenin deneme tahtası değildir.
Eğer bu yıl Süper Lig‘e çıkmak istiyorsak, bizi oraya taşıyacak futbolcu ve teknik adamı arayıp bulmak zorundayız.
Haftaya okullar açılacak aşısızlar daha niye durur?
Çocuklarımız iki yıldır okullarını ve öğretmenlerini özledi. Yüz yüze eğitime geçebilmek için hazırlıklar yapılıyor. İllerimizi aşılama oranlarında düşük riske, yani mavi tabloya dönüştürme çabası var.
6 Eylül‘de ziller çalacak, çocuklarımız öğretmenlerine, öğretmenler de öğrencilerine kavuşacak.
Fakat halen aşı oranımız düşük.
Bunca zamandır hiç aşı olmayanlar korkutuyor. Kendilerini, öğrencileri ve toplumu riske etmeme adına aşısızların daha durmamaları gerekiyor.
Korkutucu sonuçlarla karşı karşıya kalmamak için aşısızların artık karar vermesi şart.
Eğitimde yitik bir nesil istemiyorsak lütfen aşımızı olalım.