Bölücü terörün tırmandığı yerleşimlerde yerel yönetimlerin, özellikle HDP ve DTP’li belediye başkanlarının davranışları devleti rahatsız edici boyutlara ulaşmıştı.
Hendek kazarak sözde özerklik rüyasına kapılan bölücü örgüte en büyük lojistik destek bu belediyelerden geliyordu.
Başta Sur olmak üzere sözde özerklik bölgelerinde, bölücü terör örgütü güvenlik güçlerimizle girdiği çatışmalarda ağır kayıplar verdi.
Olan bu bölgedeki yurttaşlarımıza oldu. Yerinden yurdundan kaçmak durumunda kaldılar.
Şimdi bu alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı TOKİ aracılığıyla 30 bin yeni konut inşaa ederek hak sahiplerine teslim edecek.
Yani, terörün harabeye çevirdiği ilçeler yeniden inşaa edilecek.
Önceki gün hükümet yeni bir kanun hükmünde kararname yayınladı.
Her zaman olduğu gibi bölücü örgütün siyasal uzantısı hemen ayağa kalktı.
Kararname ile bölücülere destek veren yerel yönetimlerin araç gereçlerine el konulabilecek, belediye başkanlarıının yerine İçişleri Bakanı veya valiler tarafından kayyum atanabilecek.
Aslında bu tasarı TBMM’nin gündemindeydi.
Fehullahçı Terör Örgütü’nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişimi öncesi Parlameto’daki kısır çekişmeler nedeniyle yasalaşmamdı.
Şimdi bu OHAL kapsamında KHK ile hayata geçiriliyor.
Fakat o da ne?
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, görevden el çektirilecek belediyelere kayyum atanması durumunda bölge halkını kararı ve atanacak ismi tanımamaya çağırdı.
Her zamanki gibi halka bir kez daha sokağı işaret etti.
O da yetmedi, devleti açık açık tehdit de etti. “İş başka yere gider” diyerek, adeta Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okudu.
Nereye gidecek dersiniz?
Koca Türkiye Cumhuriryeti devleti de bu meydan okumadan korkacak sanki.
Nereye gidecekse gider.
Bu ülkenin vergileriyle alınmış iş makinelerini teröristlere hendek kazmak için tahsis eden belediye başkanları bir dakika bile seçildikleri koltuklarda oturamazlar.
Kanun Hükmünde Kararname ile halka hizmet götürme işini devletin görevlendireceği kayyumlar üstlenecek. Hatta, bazı alanlarda İl Özel İdaresi ve Yatrırm İzleme ve Koordinasyon Başkanlığ tarafından götürülecek hizmetlerin bedelleri İller Bankası paylarından mahsup edilecek.
Biliyoruz ki, kimlikçi HDP ve DTP’li belediyelerin derdi halka hizmet götürmek falan değil. Ortalığı bulandırmak, kargaşa çıkarmak ve devletle çatışmak.
KHK ile artık bunu yapamayacaklar.
Halkı sokağa çağırıp yine can ve mal kayıplarına uğramalarına sebep olanlar da bağımsız Türk yargısına hesap verecekler.
Kimse devlete kafa tutamaz.
Seçilmiş isimler TC yasalarına karşı suç işlemedikleri sürece koltuklarında kalmalılar. Ancak, teröre yardım ve yataklık yapanların demokrasiden bahsetmeleri düşünülemez.
Tabii ki, görevden alınacaklar ve yerlerine hizmet yapacak isimler getirilecek.
Can ve mal güvenliğinin ortadan kalktığı ortamda demokrasiden söz edilemez. Hele burada yerel yöntemlerin başındaki isimler bu işe bizzat destek veriyorlarsa orada önce kamu düzeni tahsis edilecek, sonra halka hizmet götürülecek.
Demirtaş’ın meydan okumasının hukuki süreçleri de olacak.
Öyle her önüne gelen halkı sokağa, isyana, devlete başkaldırıya çağıramaz. Çağırsa hesabını da verecek.
Bu ülke 40 yıldır terörle mücadele ediyor.
Vatan topraklarını bölücülerden temizlemek için 40 değil 400 yıl daha kararlı duruş sürecek.