Öteden beri tartışılıyor. Kimileri planlanan santralı, sanayinin buhar ve enerji ihtiyacı için elzem buluyor.
Bu kentin gelecek nesillerini düşünen sağlıkçılar, çevreciler ve duyarlı Bursalıların büyük bölümü ise kent merkezinde kömürle çalışan termik santralının yanlış olduğunu düşünüyor.
Dün bu sütunlardan Bursa’da Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi içine kurulmasın planan buhar ve enerji temin amaçlı termik santrala Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘ndan yapılan başvuru üzerine, bir ay içinde ikinci kez ‘ÇED olumlu’ raporu verildiğini aktarmıştık.
İlk ÇED raporunun Bursa 2. İdare Mahkemesi’nce iptal edilmesinin ardından DOSAB‘ın bu işin peşini bırakmadığı ve Ankara merkezli danışmanlık şirketi araclığıyla bakanlıkta yeni bir süreç başlattığını vurgulamıştık.
Dünkü makalemize yansımalar oldu.
İlk arayan Bursa Prof. Dr. Türkan Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. İbrahim Ocak idi.
Ocak’ı yakından tanıyoruz.
Temiz çevre ve sağlıklı toplum konusunda hassasiyetini iyi bilenlerdeniz.
Hem sosyal paylaşım sitesinden hem de bizzat arayarak, DOSAB’ın ikinci kez ÇED olumlu raporu almasına tepkiliydi.
Ocak, millet darbe girişimi şokuyla meşgulken, Ankara‘dan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Bursa’nın merkezine kömürlü termik santral kurulmasına tekrar ‘olur’ vermesini bir hekim olarak anlamakta güçlük çektiğini vurguladı.
Bilirkişi raporunun ibretlik olduğuna değinen Ocak, ‘İnsan sağlığına da özgürlük’ başlığıyla sosyal paylaşım sitesinden de şunları yazdı:
“Bursa’nın Şehir Merkezi sayılacak bir yeri olan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ne (DOSAB) Termik Santral kurulmasına izin veren ÇED Raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmış. Bilindiği üzere konu; Bursalıların itirazı üzerine davalık olmuştu. Mahkeme işlemi durdurma kararı vermişti. Hatta bir kaç hafta önce vefat eden merhum Dr. Resul Özbek, yapılan baskılar üzerine ‘bu bir vebaldir’ diyerek Bursa Halk Sağlığı Müdürlüğü görevinden istifa etmişti.”
Dr.Ocak devamla şunları da vurguladı:
“Bu fiili durumda sanayici için milyonlarca insanın sağlığı kalıcı olarak etkilenecektir. Her gün yüzlerce kömür taşıyan kamyonun şehir trafiğinde olması, kömürün yıkanması için binlerce ton yeraltı suyunun çekilmesi, katı yakıt olan kömürün külünün, tozunun en başta karbon türevleri olmak üzere zehirli, zararlı partiküllerinin havaya karışması kara kömür ile karşılaşmanın sağlık üzerine kalıcı bakiyesi olacaktır.”
Enerji açığının insanların yaşamadığı yerlere yapılacak santraller ile giderilebileceğine de değinen Ocak şunları ekledi:
“2,5 milyonluk bir şehrin ortasına havasını kirletecek kömür santralinin yapılması bir vebaldir. Tüm vatandaşlarımız darbe açısından güvende olduğu bir Türkiye’yi tasavvur ederken; Bursa’nın yeşil, havasının temiz kalması sağlanarak, halkın sağlığının korunduğu bir duyarlılık istiyoruz. Karar, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” diyen anayasamızın 56. maddesine aykırıdır. Sağlıklı yaşlanmak herkesin ilahi hakkıdır.”
Başhekim Ocak, santral devreye girdiğinde Bursa’nın havasının kirleneceğini; en başta kronik bronşit, astım, akciğer kanserleri olmak üzere bir çok hastalığın artacağını da ileri sürüyor.
Dr. Ocak sözlerini, “Baca filtrelemesi kesinlikle yeterli olmaz, kandırmaca olur. Şimdiden konunun anlatılması, anlaşılması lazımdır. Para her şey değildir. Allah’ın verdiği sağlığımızı korumak da doğal hakkımızdır” diye tamamlıyor.
Solunum Uzmanı Başhekim’in uyarıları böyle.
Dün Bursa‘nın Büyükşehir Belediye eski Başkanı Erdem Saker de aradı.
O da, Türkiye‘nin Paris Taahhütnamesi‘ne attığı imzayı hatırlattı. ABD’nin bile artık bu taahhüt kapsamında ülkedeki kömürlü termik santralları terk etmeye başladığına değindi.
Saker, santralda yakılacak kömürün nakliyesinde TIR filolarının ve TIR trenlerinin kentteki trafiği olumsuz etkileyeceğini, bunun yerine tesisin kömürün çıktığı noktaya yapılmasının daha doğru olacağını kaydetti.