Bilim insanları salgından kurtuluşun yolunun aşıyı yaygınlaştırmaktan geçtiğini her defasında yineliyorlar. Bu konuda yol alan ülkeleri kıskanmamak elde değil.

ABD, Çin, Kanada, İsrail, İngiltere hızlı aşılama ile vatandaşlarını salgın riskinden uzaklaştıran ülkeler oldular.

Türkiye’nin bu yöndeki çabaları hızlı başladı ama her defasında vurguluyoruz, maalesef devamı hızlı getirilemedi. Kabul edilebilir gerekçeler sunulabilir ama gerçek bu.

Bunu eleştiri babında yazmıyoruz.

Türkiye de tıpkı bu ülkeler gibi aşılamayı hızlandırmak zorunda. Sosyal devlet vatandaşının sağlığını da düşünmek durumunda.

Türkiye bunu fazlasıyla yapıyor ama nedendir, güçlü sağlık altyapımıza rağmen istenilen rakamları yakalayamıyoruz.

Aşı çeşitliliğimiz arttı.

Çin ve Alman aşısından sonra şimdi Rus aşısı da devreye alınıyor.

Yerli aşımız için de eylül gibi, yani yıl sonu termini veriliyor. Eylül’e kadar Türkiye yurttaşlarının büyük bölümünü aşılamak durumunda. Yerli aşı belki 3. doza anca yetişecek.

Aşılamayı başarmak zorundayız. Hastanelerimizin, sağlık kuruluşlarımızın önlerindeki aşı kuyrukları büyük bir umut fakat bunlar yetmiyor.

Türkiye, daha çok insan kitlesini aşı ile buluşturmak durumunda.

Son rakamlar toplamda 24 milyonu aştığımızı gösteriyor. İki dozu birden alan yurttaş sayımız 10 milyonu geçti. Yeterli bağışıklık oranını yakalamamıza daha çok var. O halde, aşı konusunda tereddüdü olanlarımızı da ikna etmeliyiz.

Peki, Bursa’da aşılama ne durumda?

Dün bir kez daha Sağlık Bakanlığı’nın tablosuna göz attığımızda Bursa’da bir milyon rakamına yaklaşıldığı görülüyor.

Yani, belkide bayram gelmeden 1 milyon sayısı aşılacak. Şimdiden 911 bini geçmiş görünüyor. İki dozu birden yaptıran hemşeri sayımız da 375 bini bulmuş. İkinci doz aşılamada bu sayı ne kadar artarsa, kendimizi şehirde daha güvenli hissedeceğiz.

Bursa olarak bizim de aşılamada hızlanmamız gerekiyor.

 

PTT kuyruğunda mesafe hak getire

Fotoğrafı dün, gazetemizin eski karikatüristlerinden Zeki Bulut kendi sosyal medyasından paylaştı.

Atatürk Caddesi üzerindeki PTT binası önünde çekilen bu fotoğraf karesi gösteriyor ki, yurttaşımız yine sosyal mesafeye dikkat etmiyor.

Emekli ikramiyeleri, sosyal yardım ve fatura ödemeleri için kuyruğa girenler adeta iç içe geçmiş görünüyor.

Hani nerede sosyal mesafe?

Böyle olursa tam kapanmanın bir mantığı kalır mı?

Doğrusu iç ürperten bir görüntü.

Tam kapanmadan maksat hayatın akışını fazlaca kesmeden vaka sayılarını düşürmek idi. Bu amaçla üretimi kesici kısıtlamalardan kaçınıldı.

PTT önünde çekilmiş bu görüntülerle vaka sayılarımız istediğimiz oranda düşer mi?

Elbette, kapanma etkisini gösterdi. Şehrimizde de vakalar büyük oranda azaldı ama bu yeterli değil.

Her yerde pandemiden kurtulmak için konulmuş kurallara uymak zorundayız. Uymazsak, sıkıntısını da toplum olarak çekmeye devam ederiz.

Mücadeleyi topyekün yapma zorunluluğumuz var. Bunu sadece devletten beklemek hata olur.

 

Pazarlar açıldı ama esnaf iki gün istiyor

Fırsatçılık maalesef her sektörde var.

Pazarlar kapatılınca marketlerdeki sebze meyve fiyatları hemen katlandı. Doğrusu, böyle bir yasağı bekliyorlarmış. Marketçilerin ellerine fırsat geçti. Belediye zabıtasının yeniden etiket kontrolünü yaygınlaştırması lazım. Fahiş fiyatla ürün satan işyerleri ifşa edilmeli ve ceza yazılmalı. Hatta, ibret olsun diye kapatılıp, kapısına da dev pankart asılmalı.

Tam kapanma süresi boyunca semt pazarlarının da kapatılması büyük yankı uyandırmış, pazarcı esnafı sesini yükseltmişti.

Şimdi haftanın bir günü de olsa cumartesi günleri semt pazarları açılacak.

Fakat, esnaf bunun yeterli olmayacağı, pazar günleri de semt pazarlarının açık olmasında ısrar ediyor. Hatta, arefe günü pazar kısıtlamasının kaldırılması talep ediliyor.

Diğer küçük esnafın yakınmasıyla marketlerde gıda ve kozmetik dışında ürün satışına kısıtlama getirilmesi doğru bir adımdı.

Cumartesi açılacak semt pazarlarında da bakalım fırsatçılık olacak mı?

Ürün fiyatları marketlerden aşağı kalmazsa bir anlamı olmayacak. Bu arada, yasağı fırsat bilip kimi işyerlerinde manav reyonu bile açıldığı görülüyor.

Sahih onları kim denetleyecek?