Bursa halkı 31 Mart yerel seçimlerinde iktidar partisine ve muhalefete önemli bir ders verdi. 20 yıldır kenti yöneten partiye, ‘sen bir geri çekil, biraz da başkası yönetsin’ dedi. Kenti 47 yıl sonra yönetecek partiye de, ‘sana yetki verdim ama mecliste denetleme görevini de tecrübeli eski ekip yürütecek’ dedi.

Bir kere, bu sarsılmaz demokratik gerçeği kentimizin iki önemli partisi de kabullenmek durumunda.

Ağır mağlubiyetle Bursa‘yı kaybeden AK Parti ve 47 yıl sonra şehir yönetme yetkisine kavuşan CHP de bu sonucu benimsemek zorundalar.

Biri bana halk şehri yönetme yetkisi verdi diğeri bana da denetleme görevi verdi diyerek kendi kurallarını direttiğinde, dayattığında, ortadaki siyasi tabloyu yok saydığında böylesi uyumsuzluk ve kargaşa çıkar.

Nitekim öyle de oldu.

Geçen hafta Büyükşehir Belediye Meclisi‘nde galiz küfürler, mikrofon ve kameraları kapatmalar, söz kesmeler, muhalefet üyelerini, meclis başkanının yetkisi haricinde başka CHP‘li üyelerce salondan atma ve saldırma girişimleri bu şehrin alışık olmadığı hareketlerdi.

Hele hele, kimi meclis üyelerinin üstlendikleri şirket görevlerinden dolayı yanında gezdirdikleri koruma ve şoförlerin de AK Partili meclis üyelerinin üstlerine yürümeleri kabullenilir bir durum değildir. Mecliste adeta külhanbeyi gibi davranan kimi CHP‘li üyeler ve şürakâsına da sonraki oturumda Meclis Başkanı gerekli uyarıyı yapmalı ve elinde dolu meşrubat şişesi ile üyelerin üzerine yürüyen, masa üstüne çıkan belediye çalışanı şahısları da salona sokmamalı.

Meclisin güvenliğini sağlama görevi de yasa gereği başkandadır.

Keza, ne olursa olsun, düşüncesini tepkisini küfürle ifade eden üyelerin durumunu AK Parti de gözden geçirmeli.

Böylesi bir tablo ile Bursa‘da 4 yılın uyum içinde geçeceğine ihtimal vermiyoruz.

Çünkü;

Büyükşehir Belediye Meclisi‘nde ahenk kaçmış görünüyor. Bundan böyle, CHP‘li Meclis Başkanı’nın konuşmak için üyelerden yazılı dilekçe ile başvurma isteğini de, muhalefetin sesini kısma girişimi olarak değerlendiriyoruz.

Belediye meclislerinde böyle bir uygulamaya bunca yıl rastlamadık.

 

Yine aynı endişe mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Karadeniz‘deki Göktepe-3 kuyusunda yeni 75 milyar metreküplük doğalgaz rezervi keşfedildiğini müjdeledi. Erdoğan bunun da Türkiye’deki tüm konutların 3,5 yıllık tüketimine eşit olduğunu bildirdi.

Hükümetin her gaz ve petrol keşfi müjdesi sonrası ilgili genel müdürlüklerin elektrik ve doğalgaza astronomik zamlar yaptığını düşünen yurttaş ise bu kez de , ‘eyvah gaza yine yüklü bir zam gelecek herhalde’ diye endişe etmeye başladı.

Fakat, şu unutulmamalı ki, evlerde tüketilen mutfak ve banyoda kullanılan gazı devlet bir dönem yurttaşına ücretsiz verdi.

Yeni keşfedilen gazla da yurttaşa yeni bir jest yapılabilir.

Memleketimizin dört bir yanı halkımızın refahını artıracak cevherlerle sarılı. Ancak onları yüzeye çıkarmak kolay olmadı.

Güneydoğu‘da, Şırnak dağlarında, Gabar‘da kapatılan kuyuların yerine açılan yenilerinde petrol fışkırmaya başladı. Yabancıların sözde bulamadığı petrol ve gazı artık kendi mühendislerimiz, işçilerimiz keşfediyor. Şırnak petrol kentimiz oluyor.

Karadeniz‘de, Trakya‘daki cevher yataklarında yeni yeni doğalgaz yatakları keşfediliyor.

Vatandaş ise temel tüketim gereçlerine arka arkaya gelen zamlarla bunaldı. Enflasyon dizginlenemiyor. Gıda enflasyonu durdurulamıyor. Dolayısıyla elektrik, doğalgaz, su vb. gibi temel gereksinimlere gelen zamlar da halkın bütçesini zorluyor.

Bu nedenle de her keşif müjdesine ihtiyatlı yaklaşıyor. Acaba, yine zam mı gelecek diye endişeleniyor.

Hükümet halkın bu endişesini gidermeli. Rezerv müjdesi öncesi keşfedilen cevhere tüketimde yeni zam yapılmayacağını da açıklamalı.

 

Kurtuluş fitilinin ateşlendiği çıkış 

Türkiye Cumhuriyeti‘nin milletler topluluğu içerisinde hür ve bağımsız bir ülke oluşu kolay gerçekleşmedi. Kurtuluşa giden yollar dikenliydi.

Anadolu‘nun düşmana karşı örgütlenmesi ve işgale karşı koyması için harekete geçmek gerekiyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün 19 Mayıs 1919‘da Samsun‘a çıkması ve kurtuluş ateşini yakmasıyla bambaşka bir ortam oluştu. Anadolu‘da kongrelerle başlayan ve Samsun‘da filizlenen milli mücadele sonrası yurdumuz işgalden arındırıldı. Bugünkü özgürlüğümüzü o günün kahramanlarına borçluyuz.

Mustafa Kemal Atatürk‘ün o tarihte Samsun‘a çıkışı bir ulusu harekete geçirdi. Bugün artık tarihe geçen o destansı günü Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutluyoruz. Çocuğa, gence, kadına ve insana değer veren bir lideri ve silah arkadaşlarını bu vesileyle anlamlı günde biz de rahmet yad ediyoruz.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.