Bir zamanların rejim tartışmasıydı. Vakıf, dernek ve cemaatlerin hemen her kurban bayramında deri toplamaları Milli Güvenlik Kurulu gündem maddelerinden biri haline gelirdi. Cemaatlerin bu yolla kendilerine finansal kaynak sağlayıp rejim tehdidi haline geldikleri düşünülürdü.
Deri toplama yetkisi 28 Şubat döneminde sadece THK‘ya, yani Türk Hava Kurumu‘na verilmişti.
Vatandaşın kendi rızasıyla cami avlularına, vakıf ya da dernek merkezlerine bıraktığı deriler de ihbar sonucu polis ya da jandarma baskınlarıyla el konulup, THK‘ya teslim edilirdi. Cami dernek görevlileri de gözaltına alınırdı. Buna ilişkin meslek hayatımızda çokça haber yaptık, izledik.
Oysa, deri vermek bir kişisel irade meselesiydi. Gerçek demokrasilerde devletin, vatandaşın yapacağı bağışı, yardımı yönlendirme yetkisi olmazdı. Bağışçı, dilediğine yardım etme hürriyetinden yoksundu.
Baskıcı, askeri vesayetçi, bürokratik rejim o dönem vatandaşın yapacağı yardıma dahi müdahale eder olmuştu. Derilerle topluma rejim tehdidi algısı yayılmıştı. Koca koca devlet adamları, görevlileri kaçak deri avına çıkarlardı. Belediyelerin deri toplayan THK‘ya araç gereç kamyon tahsis etmeleri zorunluydu.
2002 sonrası, Türkiye‘nin ayıplarından biri olan deri toplama tekelinin kırılması büyük bir kabul gördü. Şimdi o tarihten bu yana yurttaş dersini dilediği yere veriyor.
Devlet de karışmıyor.
O vakitler kurban derileri iyi para ediyordu. tabakhane tüccarları da toplanan deriler için açılan THK ihalelerinde kıyasıya rekabete girişirlerdi.
Peki ya şimdi ne oldu?
Hayvan derisi eski deyimle on para etmiyor.
Koca hayvan derisine 2 lira fiyat verildiği için kimse toplamaz, alıp satmaz oldu.
Demek ki, deri ürünlerine rağbet azaldı. Veya piyasada bayram öncesi de çok deri arzı vardı.
Kurban bayramında kimle konuşsak derisini toprağa gömdüğünü, açılan çukurlar attıklarını söyledi.
Büyükbaş hayvan derisine 2 lira fiyat verirsen kimse sana tuzlayıp ayağına getirmez.
Bu nedenle kurban bayramında büyük bir milli servet kaybı yaşandı. Küçükbaş hayvan derisini zaten saymıyoruz. Büyüğü 2 lira ise herhalde küçüğü de 25 kuruş falandır.
Oysa, buna bir çözüm bulunamaz mıydı?
Kurban kesen yurttaşlar bu yıl derilerini bağışlayamaz hale geldiler.
Elbette, bolluğun bir darlığı olacaktır. O vakit deri fiyatları değişecektir.
Bu yıl toprağa gömülen deriler kim bilir daha sonraki yıllar da değerlenecektir.
Hiç kesik ve deliği olmayan büyük büyük derilerin heba olmasına gönlümüz razı gelmedi.
Bir vakitler topluma deriden rejim değiştirme korkuları pompalanıyordu.
Oysa, şimdi kimse deriye değerini vermiyor. Demek ki, sakatatlarla beraber açılan dev çukurlar gömülen deriler bugün artık devlet için rejim yıkma aparatı olmaktan çoktan çıkmış.
Veya en azından, işbaşındaki yönetim böyle görmüyor.
Bayram bitti tekrar yoğun trafik başladı
Dokuz günlük kurban bayramı tatili bitti. Şehirlerin karmaşık trafiğinde bir oraya bir buraya koşuşturanlar aynı yoğunluğu tatil beldelerine gidip dönerken de yaşadılar.
Şehirlerarası yollardaki yoğunluk bu bayram daha bir başkaydı. Oysa onca otoyol, köprü, tünel, viyadük, hızlı tren ağı ve havalimanları yapılmıştı. Kimileri bunları gereksiz bulup siyasete malzeme yapmıştı. Artan nüfusla birlikte araç sahipliği oranındaki yükseliş de yapılan ulaşım ağlarını yerersiz kılmış.
Türkiye ulaşım altyapısını her gün artırmak zorunda. 9 günlük tatilde bu daha iyi görüldü.
Şimdi ise şehirlerdeki trafik yoğunluğu başladı. İşine ve evine dönenleri şehir trafiğinin karmaşası bekliyor.
Dinlenebilenler için belki bir süre bu yoğunluk hissedilmez ama yolarda çile çekenler belki de tatile çıktıklarına pişmanlar.
Sadece sahil değil kırsal da doldu taştı
Gazetemiz 4 gün boyunca çıkmayınca kurban bayramını fırsat bilip biz de memleketimizde, baba evinde, ilk kez onsuz bayram geçirdik.
Gerçekten deniz yerleşimleri kadar kırsalda da yoğunluk vardı. İlçeler, köyler doldu. Köylerin dar sokakları araçlardan dolup taştı. Sokaklar cıvıl cıvıl çocuk seslerine boğuldu.
Kentte bunalan kimi vatandaşlar kendilerini yükseklere, köylerine attı. Akşamları serin geçen bayram günlerinde sobalarını yakanlar bile vardı. Bursa‘nın arka yüzündeki Dağ ilçelerinde, haziranın son günlerinde akşamları üstünüze hırka ya da mont almadan dışarı çıkmanız mümkün değildi.
Şimdi ise kavurucu temmuz sıcakları başladı. Köyü ve içinde evi olanların şehirden kaçmaları için bu büyük bir nimet.
Okullar açılana dek bu fırsatı değerlendirsinler.