Dün Türkiye için gurur günlerinden biriydi.
Hiçbir şey hemen olmuyor. Önce emeklemek, sonra yürümek ardından dan koşmak gerek.
Türkiye, uzunca süredir savunma sanayine yatırım yapıyor.
Bu doğrultuda dün 13. IDEF Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı‘nın açılışından gelen görüntü ve haberler bir kez daha yerli sanayimiz ile hepimizi gururlandırdı.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık‘ın fuarda kendi firmalarımız ve kurumlarımızca imal edilen askeri araç gereci gururla Başbakan Binali Yıldırım‘a tanıttığını gördük.
Dışa bağımlılığın giderek azaldığı savunma teknolojisinde artık Türkiye‘nin kendisini düşmandan korumak için her şeyi milli imkânlarla yapma konusunda büyük mesafe aldığını görmüş olduk.
Silahlı ATAK helikopterinden insansız hava araçlarına, çok maksatlı yeni helikopterden HÜRKUŞ‘a ve milli jete kadar askeri alanda gereksinim duyulan hemen her aracı artık Türkiye’nin kendi firmalarıyla üretir hale gelmesi ülkemiz için büyük bir ilerleme anlamına geliyor.
Bu alanda elde edilen başarı, Türkiye‘yi askeri araç gereç temini konusunda dışa bağımlılıktan büyük ölçüde kurtaracaktır.
Artık insansız hava aracı ve silahlı helikopter alımları için bir başka ülkenin senato onayına gerek de kalmayacaktır.
Milli imkanlarla üretilen askeri araç gerecin aynı zamanda ülkemizi döviz kaybından kurtardığı da bir gerçektir.
Son dönem, FETÖ gibi Türkiye‘nin gelişmesinin önünde büyük engel teşkil eden örgütlerin etkisinden kurtarılan milli kurumlarımız artık başarılarını katlamaya başladı.
TUBİTAK, TÜRKSAT, TAI ve ASELSAN gibi Türkiye’nin savunma sanayinde öncü olmuş kuruluşlar hepimizin göğsünü kabartan projeler geliştiriyorlar.
Özek sektörümüzün de buna büyük katkı sunduğunu görmekten bu ülkeyi seven bir yurttaş olarak biz de keyif alıyoruz.
Namerde muhtaç olmama adına, ileride hava savunma sistemlerimizi de kendimizin kurabildiği günleri görmeyi arzu ediyoruz.
Bu konuda ülkesine sevdalı yeni mühendislerimizin başarılı çalışmalara imza atmasını da bekliyoruz.
Nitekim, yerli savunma sanayinin gelişmesi meyvelerini vermeye başladı.
Doğu ve Güneydoğu‘da bölücü terör örgütüne karşı yürütülen teknolojik mücadelede elde edilen başarı bu alana yapılan yatırımların boşa gitmediğini de ortaya koydu.
Özellikle, silahlı/silahsız İHA (insansız hava aracı)’nın bölücü terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kattığı artıyı bugün rahatlıkla görebilmekteyiz.
Hem askerin can güvenliğini sağlaması hem de düşman üstündeki zayiat artırıcı etkisi milli İHA‘ların Türkiye için doğru yatırımlar olduğunun bir ispatı.
Bunlar yetmez.
Uzay teknolojisinde de Türkiye olarak olmak zorundayız.
Gençlere yol açmak
Türkiye’de öyle sivil toplum örgütleri var ki, kimilerinin yaptıkları kendilerini aşıyor kimi de yerinde sayıyor.
Önceki gün Olay Medya‘da ziyaretimize Bursa‘nın etkili STK‘larından biri olan DAĞ-DER‘in Nilüfer Şube Başkanı Orhan Öztürk ile Başkan Yardımcısı Erol Öztürk ve Yönetim Kurulu Üyesi Seyfi Aydın geldiler.
Öztürk aynı zamanda 3 dönemindir Nilüfer’e bağlı Çamlıca Mahallesi‘nin de Muhtarı.
Yöre doğumlu olmamız hasabiyle 3 dönem Öztürk ile DAĞ-DER Nilüfer Şube’de görev yapmışlığımız da var.
Çamlıca’da şubeye kazandırılan binada karınca kararınca bizim de tuzumuzun olduğunu söyleyebiliriz.
18 yıldır DAĞ-DER’in Nilüfer Şubesi’nde başkanlık görevinde bulunan Öztürk, “Artık gençlere yer açma zamanı geldi” diyor.
Yönetimiyle Bursa medyasındaki yöre doğumlu hemşehrilerini ziyarete çıktıklarını anlatan Öztürk, “Çamlıca Spor Kulübü Başkanlığı ve mahalleye yeni yapılmakta olan Süleyman Çelebi Cami Derneği’nin de yönetimindeyiz. Gençler yetişti şimdi bazı koltukları devretmenin zamanıdır. Şimdi tek bir hedefimiz kaldı. Lokalimizin mülkiyetini de şube adına almak istiyoruz” diye konuşuyor.