24 Haziran cumhurbaşkanı ve genel seçim bitmişken, sandıkta ortaya çıkan sonuçlara ilişkin değerlendirmeler de sürüyor.

Şüphesiz, seçim sonrası gündemin en çok konuşulan partilerden biri Cumhuriyet Halk Partisi.

Yenilgiyi doymamış bir anamuhalefet partisinde plaklar her seçim sonrası olduğu gibi bu kez de aynı şarkıları çalmaya devam ediyor.

CHP yenilgiyi ve rakibi AK Parti’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın elde ettiği yeni zaferini henüz hazmedebilmiş değil.

Belli ki, CHP’de defalarca seçimi kaybedip, hiç bir şey yokmuş gibi, 3-5 gün sonra ortaya çıkıp, kazanana yüklenmek alışkanlık haline gelmiş.

Seçimden 3 gün sonra kameraların karşısına geçip, bırakın yenilgiyi kabullenmeyi, sandıkta rakiplerine karşı ezici üstünlük sağlamış AK Parti’ye ve yüzde 53 oy almış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı saldırgan bir dille suçlayıp, ‘diktatörü tebrik etmem’ diyerek siyasi ortamı geren Kemal Kılıçdaroğlu için artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

CHP’nin ağır topları, bu partiye emek vermiş eski yöneticiler, kimi milletvekilleri seçim sonuçlarına ilişkin Kılıçdaroğlu gibi düşünmüyor.

Onlar başarısızlığı kabul ediyor ve nedenlerinin sorgulanmasını ve buna sebep olanların da koltuklarından uzaklaşmalarını talep ediyorlar.

CHP önümüzdeki günlerde bölücü örgütün uzantısı HDP’yi bir kez daha TBMM’ye taşımanın siyasi faturasını ağır ödeyecek görünüyor.

Bursa siyasi olgunluğa erişmiş bir kent. Bursa’da olmaz belki ama Türkiye’nin diğer değişik kentlerinde şehit cenazelerinde CHP’lilerin olası tepkilerle karşılaşmayacaklarını kimse garanti edemez.

Nitekim, bunun örneklerini zaman zaman görüyoruz.

Şehit törenlerinden çelenkleri parçalanan CHP örgütleri var.

Seçimin ardından arka arkaya gelmeye başlayan şehit cenazeleriyle dikkatlerin birden üzerine çevrildiği CHP’de dün işlerin daha da sarpa sardığını gördük.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun müşteşarı aracılığıyla şehit cenazelerinde CHP il başkanlarını protokole sokmama talimatı da CHP’yi çileden çıkarmış durumda.

CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, dün zehir zemberek bir dille İçişleri Bakanı Soylu’ya yüklenmiş.

Bakan Soylu’yu ‘bölücülükle’ itham etmiş.

İyi de, sırf sandıkta yenemediğiniz AK Parti’nin kaybetmesi için, ‘her evden HDP’ bir oy’ çağrısını kim ya da kimler yaptı?

Gizli sanılan ittifak, bizzat CHP’liler tarafından deşifre edilmedi mi?

Sonuçlar ortaya çıktığında HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı ile milletvekili listelerine verilen oylar arasındaki farka ne demeli?

Kendi bölgesinde baraj altı bırakılmış bir partinin, diğer 65 ilde oylarını yükseltmesinde CHP’nin etkisi yok mu?

“Gündemimizde istifa ve kurultay yok” diyen CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, bu açıklamayla şehitler üzerinden partisine ve kendilerine yönelen ‘istifa’ baskısı için İçişleri Bakanı Soylu’ya yüklenerek hedef mi şaşırtıyor?

Örgütleri onlardan, o da Bakan Soylu’dan istifa bekliyor.

Kılıçdaroğlu ve Tezcan’ın gündeminde istifa ve kurultay olmayabilir ama CHP örgütleri kendilerini rahat bırakacak gibi görünmüyor.

Sadece örgütler değil, öyle anlaşılıyor ki, cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 30’luk psikolojik sınırı aşıp, partisine ilk kez bu oranda bir oy çekebilen Muharrem İnce’nin varlığı da CHP’nin mevcut üst yönetimini rahat bırakmayacak.

Ses çıkaranı, kurultay isteyeni, seçim sonuçlarını sorgulamaya kalkanı disiplin sopasıyla korkutmanın demokratik bir tutum olmadığını düşünüyoruz.

Nitekim, bunun ilk yansıması olarak Kılıçdaroğlu ve ekibini istifaya çağıran Elazığ Milletvekili Gürsel Erol Disiplin Kurulu’na sevk edilmiş.

Bundan sonra ses çıkaracaklara da Erol üzerinden gözdağı veriliyor.

CHP önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlere mevcut yönetim kadrosu ile gidemez.