İhsan Aydın
İhsan Aydın

İhanet bildirisi ve hendekçi yaklaşım

Türkiye bugünlerde çeşitli üniversitelerde görev yapan bin 128 sözde aydının altına imza attığı ‘ihanet’ bildirisini konuşuyor.

Direkt, vatanın üniter yapısını hedef alan silahlı terör örgütüne karşı güvenlik güçlerimizin yürüttüğü operasyonları suçmuş gibi gösterip, “Biz bu suça ortak olmayacağız” çıkışıyla içlerindeki bölücülüğü dışa vurdular.

Türkiye bir kaç gündür işte bu ihanet bildirisiyle sarsıldı.

Üstelik bunu yapanların çoğu devlet memuruydu. Devlete hizmet için and içmiş kamu görevlileriydi.

Oysa, sözde akademisyenler de diğer tüm devlet memurları gibi kamu görevine başlarken şöyle yemin etmişlerdi:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Atatürk inkılap ve ilkelerine, anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Şimdi bu yemin ile açıklanan bildirideki satırların hangisi uyuşuyor?

Maaş aldığı devletini, ‘katliam’ yapmakla suçlayanların o devletten aylık almalarına göz yumulabilir mi?

Göz yumulmamalı. Hepsinin hukuk çerçevesinde kamu ile bağı koparılmalı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bin 128 sözde akademisyeni sistem dışına itmekle batmaz. Üniversiteleri çökmez, sağlık sistemi bozulmaz.

Üniversiteler, fikren bölücü emellere hizmet eden bu isimleri bir dakika bile bünyelerinde barındırmamalı.

Açıklamalarıyla teröre arka çıkanların, devletin güvenlik güçlerine silah sıkanlara tepki vermeyenlerin, masum çocukları, kadınları lojmanda uyurken katledenlere sessiz kalanların bu ülkede aydın olarak anılmaları abesle iştigaldir.

Tek yanlı bildiriyle terör seviciliği ve devlet düşmanlığı yapanlar fikir özgürlüğünden de dem vuramazlar.

Fikrir özgürlüğünün temelinde, demokratik bir ülkenin güvenlik güçlerine silah sıkanların suç fiillerinin görmezden gelinmesi yoktur.

Okulları, hastanaleri, camileri, kütüphaneleri, kültür merkezlerini, polis binalarını, lojmanları ateşe verenleri masum göstermek fikir özgürlüğü değildir.

Aydın insan, eğer içinde yaşadığı topluma aidiyet hissediyorsa terör propagandasına alet olmaz.

Terörün ve teröristin arkasında durmaz. Devleti suçlu gösterip, teröristi savunamaz.

Terörü meşrulaştırıcı davranışta bulunamaz.

Bulunuyor ve savunuyorsa, onun da aydınlığı, akademisyenliği sorgulanır.

Türkiye’de büyük infiale yolaçan o bildiride imzası bulunanlar için üniversitelerin, savcılıkların harekete geçtiğini görüyoruz.

Bunlar yeterli mi?

Değil elbette.

YÖK de işin içine girmeli.

Veliler, terör sevici sözde aydınların, üniversitelerde çocuklarının beyinlerinin yıkamalarına müsade etmemeli. Bu konuda gerkirse rektörlüklere, dekanlıklara başvurmalı.

Hendekçi teröristleri bildiri ile destekleyenlerin niyeti siyaset yapmak ise parti kurabilirler.

Unutulmasın, bu millet ihaneti asla affetmez.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X