Etrafımız adeta ateş çemberi. Komşularımız hızla silahlanıyor. Türkiye, tam anlamıyla kendini savunacak düzeye erişmeden asla rahat olamaz. Bu yüzden, savunma sanayine yapılan yatırımlar hızlandı. Dron teknolojisinde dünyanın gözde imalatçılarından biri olduk. Ancak halen, çokça eksiğimiz var.
Başka ülkelerden gelebilecek saldırı risklerine karşı henüz tam anlamıyla hava savunma sistemimizi kurabilmiş değiliz.
Saldırı helikopterlerimiz var, ancak kendi ürettiğimiz Kaan’ı vatan savunmasında kullanabilecek duruma da gelemedik. Endonezya’ya Kaan satışı elbette göğsümüzü kabarttı. Daha testleri bile bitmeden başka ülkelerin Kaan’a şimdiden talip olmaya başlamaları sevindirici.
Türkiye kendi jetini, bunlarda kullanılacak her türlü bombaları, yüzlerce kilometre uzağa erişecek balistik füzelerini kendi üretir hale geldiğinde büyük bir caydırıcılık elde edecektir. Bu konuda çokça yol alındı. İHA ve SİHA üretiminin ülkemizi dünyada öne çıkardığı malum. Fakat, kendi uçağımızı da vatan semalarının savunmasında devreye almak zorundayız.
İsrail’in son İran saldırıları da gösterdi ki, ülkeler savunma sanayine yatırım yaparken istihbarat altyapısını, buna karşı karşı koyma tekniklerini de gözardı etmemeli. Nokta atışlarıyla hedeflerini tereyağından kıl çekercesine ortadan kaldıran İsrail, demek ki, bu ülkenin içinden kendisine çokça hain devşirebilmiş.
Vatana ihanetin affı olmaz.
İran, önce kendi içindeki satılmışları arayıp, bulup, ortadan kaldırmalı.
Müslüman, komşu bir ülkeye yapılmış saldırılara üzülüyoruz. Türkiye olarak bizim de her türlü olasılığa karşı hazır bulunma mecburiyetimiz var.
Sıranın bir gün ülkemize gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Çünkü; karşıda haydut bir devlet var.
Kaan ile savunma sanayinde bir üst lige sıçrama ivmesi yakalayan Türkiye’nin önünü kesmek isteyenler de çıkabilir.
Türkiye her alanda güçlü olmak durumunda. Düşman en ufak bir zayıflık sezdiğinde, düğmeye basmaktan çekinmez.
Kaan’ı tasarlayan, şekil veren, üreten, uçuran, testlerini sürdüren, bu işe arka çıkan kahramanlarımızı ve devlet büyüklerimizi kutluyoruz.
F-35 ambargosunun böylesi bir iyiliği de oldu ülkemize.
Yarısı sizden yarısı bizden müjdesi ne zaman verilir?
Dünyada yeni bir savaş tehlikesi baş gösterirken, deprem gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Ülkemizin dört bir yanında yüzlerce irili ufaklı yer sarsıntıları yaşanıyor. Bunların yıkıcı büyüklüğe ulaşmadan binalarımızı güçlendirmekten başka çaremiz yok.
Bu nedenle; devletin, ülkedeki çürük yapı stokunu yenilemek ve sağlamlaştırmak için sadece bir kente veya afet bölgesine değil, ülkenin tüm yerleşimlerine aynı teşvik ve destekleri sağlaması gerekir.
Büyükşehir Belediyesi’nden sonra geçtiğimiz günlerde Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın ilgili komitesi de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na kentsel dönüşüm için, ‘yarısı sizden yarısı bizden’ kampanyasına Bursa’nın da dahil edilmesi çağrısında bulundu.
Bakanlık, o müjdeyi vermeyi neden sarkıtıyor anlaşılır gibi değil.
Bursa halkının 31 Mart yerel seçimlerindeki tercihi bunda etkili ise, gerçekten bu şehre büyük bir haksızlık ediliyor demektir.
Devlet, sandık tercihlerine göre illere gerekli olan teşvik ve destekleri kısıtlamamalı.
Geciktirilmeksizin kentsel dönüşümlerin hızlanması adına o kapsama Bursa ili de alınmalı.
Bu konuda yereldeki siyasal iktidar temsilcilerine de büyük sorumluluk düşüyor.
Bursa’ya verin artık o müjdeyi.
Demiryolualtı dönüşümü önünde engel kalktı mı?
Osmangazi Belediye Meclisi’nin önceki günkü oturumunda Başkan Erkan Aydın, Demiryolualtında yeni 300 bağımsız bölümün yapılmasına izin veren kentsel dönüşüm projesine Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hissesi için de onay çıktığını duyurdu.
O onay ile birlikte Osmangazi’de ilk dönüşüm projesinin önü de açılmış oldu.
Bu bölgede bakanlıktan uzunca zamandır beklenen o onayla artık Osmangazi Belediyesi kazma vurabilecek hale geldi.
Bunu önemsiyoruz.
İnşaatların başlanmasıyla birlikte diğer sıkıntılı alanlarda dönüşümün devamının gelmesi için de bir örnek oluşturacaktır. Yakın süreçte inşaat ihalesi yapılarak, bölgedeki dönüşümün yeniden start almasına vesile olunacaktır.
Yıkıcı deprem vurmadan, ne kadar daha çok çürük yapımızı dönüştürebilirsek, o kadar kent olarak avantajlı hale geliriz.
Bu nedenle belediyelerimizin yürüttüğü, planladığı irili ufaklı dönüşüm projelerini ilimizin depremselliği açısından önemsiyoruz. Bunda Büyükşehir Belediyesi’nin de öncü olması gerekiyor.
Kanalboyu ile birlikte o dönüşüm kıvılcımı ilçenin ve Bursa’nın geneline yaygınlaşmalı.

Flipboard