Türkiye demokrasi’si, 28 Şubat gibi ayıplı bir süreçten geçti.
İnançlı kesime dönük baskının, zulmün, tavan yaptığı, üniversite rektörtörlerinin ve öğretim üyelerinin apoletle dolaştığı, başörtülü öğrencilerin, sakallı öğretim görevlilerinin sudan bahanelerle ilişiğinin kesildiği, fişlendiği ve kampüs içlerinde ikna odalarının icat edildiği yılları unutmak mümkün değil.
Türkiye o utanç döneminin izlerini son 14 yıldır bir bir silmeye çalışıyor.
Kolay değil.
Millet iradesine karşı büyük bir direnç var.
Sandıkta mevcut iktidarı yenemeyenler, bu uğurda her yolu mübah sayıyorlar.
Eskisi kadar ortaya çıkamıyorlar ama, fırsat bulsalar yine aynı süreci yaşatacak darbeci, baskıcı zihniyet aportta bekliyor.
Önceki akşam Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde büyük bir buluşma vardı.
Konu, Uludağ Üniversitesi Kampüsü’nde kubbesi 28 Şubat sürecinde prizma ile gizlenen caminin yıkılarak yerine, dev bir külliye inşa edilecek projenin tanıtılmasıydı.
Vali’den Rektör’e, milletvekilinden öğretim üyelerine, STK yöneticilerinden işadamlarına, siyasetçilerden teknik isimlere kadar herkes davetliydi.
Biz de o toplantıyı izleyenler arasıydaydık.
Bursa Valiliği’nin himayelerinde kampüs içine Türk İslam Mimarisi’nin eşsiz örneklerinden birini inşa etmek için yola çıkan ekip, epeyce de yol almış.
Bu iş için önce geniş kadrolu bir dernek kurulmuş.
Başkanlığına da Bursa İmam-Hatip Lisesi eski müdürlerinden Mustafa Kütahyalıoğlu getirilmiş.
Dernek yönetimi de camianın önemli isimlerinden oluşmuş.
Üniversite Camii ve Müştemilatını Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin, aralarında Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı içindeki Beştepe Camii’nin mimarlarından birinin de bulunduğu çalışma grubuna alternatif projeler hazırlatmış.
İşte o projeler önceki akşam Merinos’ta görücüye çıktı.
Mevcut caminin artık 17 bin dönüme yayılan kampüste 65 bin öğrenci, 5 bin öğretim üyesi ve 3 bin 500 çalışan için ihtiyacı karşılayamadığı açıklandı.
Yerine, kampüste planlanan Yaşam Merkezi Projesi içinde 4 kubbeli, 20 bin cemaat kapasiteli, 2 bin araçlık otoparkı bulunan dev bir külliye inşaası için kolların sıvandığı hatırlatıldı.
Külliye içinde sayıları 2 bin 500’ü bulan farklı dinlere mensup yabancı öğrencilerin ibadet ihtiyaçlarını giderecek bölümlerin de yapılacağı belirtildi.
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa’yı ve kampüsü ziyaretinde, caminin prizmasına dönerek, “Bu ne” diye tepki gösterdiği de aktarıldı.
Geceye Vali Münir Karaloğlu’nun sözleri damgasını vurdu.
“Orada ne idüğü belirsiz bir yapı var. Sanki birileri korkup camiyi gizlemişler. Camiyi kimden, neden gizliyorsunuz. Camiden korkulur mu?”
İşte bu sözler, 28 Şubat döneminde kubbesi prizma altına alınarak sıradan bir yapı gibi gösterilen caminin yerine görkemli, yeni bir külliye yapılacağının kararlılığını işaret ediyordu.
Bu aslında, Bursa’daki 28 Şubat’çılardan rövanş almanın başka bir boyutuydu.
Karaloğlu doğru bir şeye parmak bastı.
Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, kentte, camiden korkulur mu?
O kubbenin prizma altına gizlenme emrini verenlerin, uygulayanların, bir gün hak vaki olduğunda geleceği yer orası değil mi?
Gecede Bursalılardan, sanayicilerden, işadamlarından camiye katkı yapmaları istendi.
İki yıl içinde tamamlanarak ibadete açılması hedeflenen cami, Uludağ Üniversitesi Kampüsü’nde yeni dönemin de izini taşımış olacak.
Şimdiden hayırlı olsun.