Doğu ve Güneydoğu‘daki kentlerimizde sözde öz yönetim ilan ederek ağır kayıp veren bölücü terör örgütü, ses getirici eylemlerini metropollerde sürdürmek istiyor.
Dün İstanbul‘dan, Vezneciler’den gelen üzücü haber bunun bir göstergesi.
6 polisimiz, 5 sivil yurttaşımız bombalı saldırı sonrası hayatını kaybetti. 3’ü ağır, 36 yaralamızın olduğu açıklandı.
Terörün dini imanı olur mu?
Şu mübarek günlerde, bu ülkenin huzuru, güvenliği için silah tutan polislerimiz ve masum insanlarımız bir kez daha hedef alındı.
Niyetlerinin bu ülkenin huzurunu kaçırmak olduğunu çok iyi biliyoruz.
Ülkeyi kaos ve kargaşa ortamına sürüklemek için her yolu deniyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu ülkede birlik ve bütünlüğümüzü bozamayacaklar.
Ecdadımızın ve şehitlerimizin aziz kanlarıyla vatan yapılmış toprakları parçalayıp, sözde yeni bir devlet kurma peşindekilerin bir bölümünün hayalleri kazdıkları hendeklere gömüldü.
Geriye ağır kayıp vererek çekildiler. Halen de kayıp vermeye devam ediyorlar.
Önünde sonunda diz çökecekler.
Belki zaman alacak, ağır bedel ödenecek ama asla bu topraklarda hayal ettikleri emellerine ulaşamayacaklar.
Güvenlik güçlerimizin canları pahasına, kahramanca savundukları bu topraklar ilelebet Türk yurdu kalmaya devam edecek.
Türkiye‘nin değişik bölgelerinde halkımızı sindirmek, korkutmak, endişeye sevk etmek için yapılan eylemler de bölücülerin hayallerini gerçekleştirmesine yetmeyecek.
40 yılı aşkın süredir terör saldırıları nedeniyle Türkiye büyük can kayıpları verdi.
Terörün bu ülkeye ağır bir ekonomik bedeli de oldu.
Terörle mücadelede her geçen gün daha çok yerli silah, mühimmat ve teknoloji kullanımı da arttı.
Terör bu ülkeye acı tecrübeler kazandırdı.
İstanbul’da yaşamını yitiren güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı diliyoruz.
O kendini unutturmuyor
Bursa büyük bir aktif fay hattı üzerine kurulu yerleşim.
Zaman zaman bu fay hattının bir gün harekete geçebileceği gerçeğini unutuyoruz.
Ama o kendisini bize asla untturmuyor. Zaman zaman ortaya çıkıp kendisini gösteriyor.
Dün Gürsu merkezli yeni bir deprem yüreklerimizi ağza getirdi.
Yine sokaklara döküldük, korktuk, endişe ettik.
Çoğumuz uykuda depremin olduğun bile fark etmedi. Ama o boş durmuyor.
Peki, 1999 Körfez Depremi sonrası yaşanan acı gerçeklerden ders çıkardık mı?
Yasalar değişti, kentsel dönüşümler başladı ama Türkiye’nin halen konut stokunun çok büyük bir bölümü çürük.
Onca yeni konuta rağmen eskilere hiç bir şey yapılmıyor.
Yapı Denetim Yasası‘nı gerçekten uygulayabiliyor muyuz?
Kaçımızın konutu deprem afet sigortası kapsamında?
Kimler konutunun sağlam olup olmadığını inceletti?
Belediyelerimiz fay hattı geçen bögelerdeki imar hareketlerini sınırladı mı?
Yurttaş olarak, meydana gelebilecek şiddetli bir deprem için bizler hangi tedbirleri aldık?
Sorular öyle çok ki.
Ama bu konunun kesinlikle hafife alınacak yanı yok.
Bir daha asla hatırlamak, yaşamak istemediğimiz deprem gerçeğiyle ne yazık ki, bir gün biz de karşı karşıya kalabiliriz.
Bu yüzden, her şeyi devletten, belediyelerden beklemeden, toplum olarak bizlerin de harekete geçmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Üzülürek belirtiyoruz ki, bu acı gerçeği bir gün yaşayabilecek kentlerin başında Bursa geliyor.
Coğrafya olarak deprem kuşağındayız. Üstelik, en riskli bölgenin üstünde oturuyoruz.
Gürsu’da meydana gelen sarsıntı artık harekete geçmemizi sağlasın.