Başkent’te beş ayda 3 büyük terör saldırısı meydana geldi.
Saldırılarda onlarca yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bir o kadarı da yaralandı.
Yürekler bir kez daha yandı.
Masum yurttaşlarımız, evine gideceği otobüsü beklerken ya da otobüs içinde katlediler.
İnsanlığın kabul edebileceği bir şey değil.
Üzüntümüz büyük.
Ülkemizin kalbine, başkentine elini kolunu sallaya sallaya girip, üçüncü kez bomba yüklü araçla terör eylemi gerçekleştirildi.
Birinci ve ikincinin şoku atlatılamamışken, üstünden çok geçmeden üçüncü saldırı geldi.
Bu bir vahşet.
Peki, bunca saldırı niye önlenemiyor?
Niçin özgürlük ve güvenlik dengesi kaçırılıyor?
Paris saldırısı sonrası kenti ablukaya alan güvenlik tedbirleri Ankara‘da ya da diğer törer mağduru yerleşimlerde niye uygulanamıyor?
Hayatın olağan akışına müdahale etmeme adına kentlerimizi güvensiz mekanları döndürmeye niçin müsaade ediliyor?
Soruları daha da çoğaltabilirsiniz.
Hatta, kimi sığ düşünceli ve müzmin hükümet karşıtları gibi kolaya kaçıp, her saldırı sonrası birilerini istifaya çağırabilirsiniz.
Peki istifa çözüm mü?
Değişecek sorumlu ve hükümetlerin yerine gelecekler, acaba bu ülkede bundan sonra hiç terör olayı meydana gelmeyeceğini garanti edebilirler mi?
Paris’te saldırılar sonrası herkes terörü kınadı. Ülke kenetlendi.
İnsanlar güvenlik güçlerini çağrılarına kulak verip günlerce sokağa çıkmadı.
Bütün ülkeler Fransa‘ya destek oldu.
Fransa’da muhalefet dahil hiç kimse birilerini istifaya çağırmadı.
Ülkemizde ise, hemen her benzeri olay karşısında sandıkta bu işi beceremeyenler, hükümeti istifaya davet ederek kendilerine koltuk açma derdindeler.
Sıkıysa, sandıkta becerseniz ya bu işi.
Terörün ırkı, dili, dini yok. Teröristi her zaman maşa olarak kullanacak birileri çıkıyor.
Türkiye, büyümenin, dünyaya başkaldırmanın, kararlarını kendi vermesinin, savunma araçlarındaki yerlilik oranını yüzde 60’ların üstüne çıkarmasının, 3 milyona yakın Suriyeliyi topraklarında barındırmasının, ‘dünya 5’ten büyüktür’ demesinin bedelini ödüyor.
Acımasızca ödetiyorlar.
Çünkü kullanacakları gözü dönmüş çok insan var.
Kimi yurtdışından kimi içimizden saldırdıkça saldırıyor.
Peki, bütün bunlara Türk halkı ve ülkemiz boyun eğecek mi?
Elbette eğemeyecek.
Başlıkta da vurguladığımız gibi, terör bu ülkeye asla diz çöktüremeyecek.
Birlik, beraberlik ve bütünlüğümüzden hiçbir şey koparamayacak.
Kardeşlik bağlarımızı sarsamayacak.
Bu ülkenin toprak bütünlüğüne, büyüklüğüne, azametine, gelişimine, kalkınmasına hazmedeyenler, silah alıp devlete kurşun sıkanlar, tıpkı Sur‘da, Silopi‘de, Cizre‘de olduğu gibi tek tek tespit edilip ya cehennemin dibine yollanacak ya da yakalanıp Türk adaletine teslim edilecekler.
Geçmişi imparatorluklara ev sahipliği yapmış bu toprakların bundan sonra daha da parçalanıp küçülmesine bu ülkenin çocukları kesinlikle izin vermeyecekler.
Ankara’da kaybettiğimiz yurttaşlarımıza yüce Allah‘tan rahmet, yaralılalara acil şifa, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
Ankara’ya çıkarma
Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Fedrerasyonu başta olmak üzere konfederasyona bağlı dernek başkanları yarın terörü lanetlemek üzere Başkent‘e gidiyor.
BAL-GÖÇ Genel Başkanı Doç. Dr. Yüksel Özkan, dernekler, federasyon ve konfederasyon olarak 130 kişilik bir ekiple bugün Ankara‘ya gideceklerini ve Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile görüşeceklerini anlattı.
Başkan Özkan, İçişleri Bakanı Efkan Ala‘yı da programının uygun olması durumunda ziyaret edip başsağlığı dileklerini ileteceklerini, burada bir kez daha terörü lanetleyeceklerini bildirdi.
Türkiye‘nin bugünlerde dayanışma ve kenetlenmeye çok ihtiyacı var.
Balkan STK’ları sıcağı sıcağına bunun öncülüğünü yapacak.