Pazar Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Türk yazın ve gazetecilik tarihinin duayenlerinden, meslektaş büyüğümüz, gazeteci, yazar Hulûsi Turgut. Turgut ile İstanbul Beykoz’daki Hidiv Kasrı’nda sizler için sohbet ettik. Eski bir gazete yöneticisi de olan Turgut’un 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’den MHP’nin efsane lideri merhum Alparslan Türkeş’e ve Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar ile olan anılarına, Yassıada yargılamalarından, bebek katili bölücü örgütbaşının Kenya’dan paketlenip Türkiye’ye getiriliş öyküsüne, Kuzey Irak’ta Molla Mustafa Barzani ile kaçak yollarla görüşme macerasından FETÖ’nün 15 Temmuz ihanet kalkışmasına, yaşamı boyunca kaleme aldığı kitaplarından genç gazetecilere öğütlere varıncaya kadar çok şeyi konuştuk.
– Gazeteciliğe nasıl başladınız?
– Mesleğe Kayseri’de lise yıllarımda başladım. Akşam’ın kayseri muhabirliğini yaptım. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gelince burada çalışma teklif ettiler. İstanbul’da hem okuyup hem de çalıştım. Akşam ve Güneş gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü, Türk Haberler Ajansı editörlüğünü üstlendim. Yazı dizilerim, araştırmalarım, belgesellerim Türkiye’nin ulusal gazetelerinde yayımlandı.
Baba Demirel için 12 ciltlik kitap
– Yaşamınız boyunca çok sayıda kitap, anı ve belgesel çalışmanız oldu. Bunları nasıl ve ne kadar sürede ortaya çıkardınız?
– 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere Türk siyaset tarihinin önemli isimlerinin anıları, albümlerini yaptım, arşivlerini taradım. Merhum Cumhurbaşkanı’nın İslamköy’deki Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin kuruluşuna katkım oldu. Demirel için 12 ciltten oluşan kitaplarını hazırladım. Kendisiyle 1970’ten ebediyete intikal edişine kadar çok yakın çalıştım.
Merhum Alparslan Türkeş’in kitabı bir dönemin belgeselini içeren renkli bir çalışma.
Bebek katilinin Türkiye’ye getiriliş öyküsü
– ‘130 Günlük Kovalamaca’ isimli kitabınız bölücübaşının Suriye’den çıkarılıp Türkiye’ye getirilişine kadarki süreci aktarıyor. Bu kitap nasıl oluştu?
– Bölücübaşı 1998 yılında Suriye’den sınır dışı edildi. O sınır dışı olayından bir hafta önce merhum Demirel’in Makedonya gezisine katılmıştım. O gezi sırasında Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Demirel’i ısrarla arıyor o ise telefona çıkmıyordu. Sonra gazetecilik dürtüsüyle Demirel’in Mübarek’in telefonuna niçin çıkmadığını araştırdım. Merhum Cumhurbaşkanımız seyahate çıkmadan önce TBMM’yi açarken Suriye’yi tehdit eder bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmanın üzerine Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad endişeye kapılmış ve Mübarek’i arayarak, ‘Aman ne olur Sayın Demirel senin yakının, üzerimize gelmesin’ demiş. Mübarek 3-5 gün geçince Türkiye’ye geldi. Demirel kendisine kati bir lisanla, ‘Suriye’ye gireceğiz’ dedi. TSK da hazırlığını yapmıştı. Mübarek, ‘Mesajı aldım, Suriye’ye gidiyorum’ dedi. Mübarek, Esad ile görüşmüş sonra bir yolcu uçağına bindirerek Abdullah Öcalan’ı göndermiş. Kitap, o tarihten Türkiye’ye getirilişine kadar geçen süreci tanıklarının açıklamaları, anıları ve belgelerin derlenmesiyle ortaya çıktı. Terörist Öcalan önce sivil bir yolcu uçağıyla Atina’ya götürülüyor, orada VIP’de 5-6 saat kaldıktan sonra Yunan gizli servisi kendisine özel bir uçak tahsis ediyor ve Moskova’ya götürüyorlar. Türkiye’nin haberi oluyor. Türkiye, Rus yetkililerle görüşüyor, Rusya fazla direnmiyor. Sınır dışı ediliyor. Sonra İtalya’ya gidiyor. Türkiye’nin baskısıyla orada da barınamıyor. Tekrar bir Yunan adasına getiriliyor. Yunanlıların kiraladığı bir uçakla bu kez Kenya’nın başkenti Nairobi’ye götürülüyor. 15 gün Yunanistan büyükelçisinin resmi ikametgâhında kaldı. Kendisi ve yanında 2-3 bayan ve 1-2 erkek , Yunan gizli servisinden bir subay da orada Öcalan birlikte ikamet ettiler. O tarihlerde Nairobi çok kritikti. Amerikalılar orada titiz davranıyordu. Öcalan’ın buraya geldiğini öğrenince Türkiye’ye kendisini verebileceklerini bildirdiler. Amerikalılarla Türk yetkililerin ortak operasyonuyla 1999’un 15 Şubat tarihinde Türkiye’ye getiriliyor.
Dicle’den yüzerek gizlice Kuzey Irak’a girdi
– Kuzey Irak’a giden ilk Türk gazetecisiniz. Biraz maceralı bir yolculuk olmuş. Bir de dönüşte mektup getirmişsiniz. Nedir bu ziyaretin nedeni?
– 1966’da Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde tesadüfen bir kişi, ‘Seni Molla Mustafa Barzani ile görüştürebilirim’ dedi. O tarihte Araplarla Kürtler arasında şiddetli bir savaş hüküm sürmekteydi. Görüşmek için yabancı toprakları denedik olmadı. Mardinli bir muhtarın önderliğinde beni Habur Çayı’ndan Dicle’nin Kuzey kolundan yüzerek gizlice Irak’a sokup, peşmergeye teslim ettiler. Peşmerge beni 15 günlük katır yolculuğundan sonra Barzani’nin karargâhına götürdü. Barzani ile dağ yamacında köy ilkokulunda saatlerce konuştuk. Barzani bana Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Süleyman Demirel’e mektup götürmemi istedi. Tarihi iki mektup yazdı. Mektubun özeti şuydu;
“Türkiye, Ortadoğu’nun ve İslam âleminin lideridir. Biz Türkiye’deki Kürtleri Türk olarak görüyoruz. Biz elbisesi ile suya dalmış bir milletiz. Büyük Türk milleti niçin bizden lütfunu esirgiyor.”
‘Yassıada’da Menderes ve arkadaşları çok eziyet çekti’…
– Yassıada’da Yapılamayan Savunmalar kitabınızı yazmaya nereden yola çıktınız?
– 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Demokrat Parti kadrosunu yargılamak için Yassıada’da bir mahkeme binası oluşturdular. Bütün sanıkları Yassıada’ya getirdiler. Önce sorgulandılar. Soruşturma komisyonları oluşturuldu. 1960’ın sonbaharında davalar başladı. 15 Eylül 1961’e kadar devam etti. Yargılama sürecinde yürek parçalayıcı görüntüler vardı. Sanıklara çok eziyet çektirdiler, çok aşağıladılar. O dönemin Ordu Foto Film Merkezi’nce çekilmiş bütün fotoğraflara ve saklanan belgelere erişme imkanı buldum. İdam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes ve bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın mahkemeye sunmak için hazırladıkları savunmalar elime geçti. Ama o savunmaları her ne hikmetse yetkililer mahkeme dosyasına koymamışlar, kitabın ismi oradan kaynaklanıyor.
– Son dönem bolca anı derleme çalışmalarınız da oldu. Bunlar hangileri, ayrıca kimlerin yeni anılarını hazırlıyorsunuz?
– Atatürk’ün sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları 19. baskıyı yaptı. Milli Mücadeleyi anlatıyor. Tarihe bir merak var okurda. Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl kurulmuş, hangi badirelerden geçmiş, okur ilgi gösteriyor. Kadir Has için ‘Vatan Borcu Ödüyorum’ adıyla kitabım yayımlandı. Ayrıca 5 yılda yazdım rahmetli Sabri Ülker’in hayat hikâyesini. Sabri Bey’in anıları için 166 kişi ile röportaj yapıldı. Sabri Bey Kırım doğumlu. 3 defa Kırım’a gittim. Çinlilerin bir atasözü var. ‘Yüz defa dinleyeceğinize bir defa görün’ diye.
‘Sivil insanları çılgınca katlettiler’…
– Türkiye 15 Temmuz’da FETÖ’nün darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldı. Siz Türkiye’nin darbe dönemlerini yakından izlemiş duayen bir gazetecisiniz. 15 Temmuz ihaneti için neler söylersiniz?
– 27 Mayıs 1960 darbesi yaşanırken, Kayseri’de lise öğrencisiydim. Darbe öncesi ve sonrası Türkiye çok sıkıntı çekti halâ onun izleri devam ediyor. 60 darbesinden sonra güzide 3 devlet adamımız merhum Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiler. Yassıada kararları açıklandıktan sonra o gece yarısı İmralı Adası’nda cezaları infaz edildi. Adnan Bey rahmetli rahatsızdı. Türk Ceza Yasası’na göre hastaların hükümlerinin infazı mümkün olmuyor. İstanbul’dan Sedat Tavat isimli profesörden sağlam raporu aldılar ve 17 Eylül 1961’de Adnan Bey’i de idam ettiler. Bu Türkiye için asırlar boyu hiç silinmeyecek bir kanlı lekedir. 1962 ve 63’de iki darbe teşebbüsü daha oldu.
1971’de bu defa ordu komuta konseyi bir mektupla, muhtırayla ülke yönetimini ele geçirdi. Dönemin Başbakanı merhum Süleyman Demirel hükümetin istifasını verdi. ‘Niçin istifa ediyorsun’ dediler, ‘Ben TBMM’nin açık kalmasını çok önemsiyorum, hükümetler gider ama TBMM’nin kalıcı olmasını istiyorum’ dedi.
İlginçtir, bütün darbeler cuma günü oluyor. 12 Eylül 1980 darbesi de cuma günü oldu. Darbeciler cumartesi ve pazardan istifade etmek isterler devlet daireleri kapalı olup kendilerini toparlasınlar diye.
15 Temmuz darbe girişimi yürekler acısı. Evimiz FSM Köprüsü’ne çok yakın. O olayı 24 saat boyunca yaşadık. Tepemizde daima askeri uçaklar ve helikopterler uçtu. Böyle bir çılgınlık görmemiştik. Çılgınca ne yaptıkları belli olmayan bir tarzda karşılarında sivil direnişçiler vardı ve onları acımasızca katlettiler. Asker direnişçilere silah doğrulttular, Meclis’i bombaladılar.
Affedilemez bir saldırı. 15 Temmuz ihanetin zirve yaptığı bir gecedir. Türk halkının üzerine, Türk halkının vergileriyle alınmış uçaklarla bomba yağdırdılar. Akıldan, izandan yoksun bir ihanet.
Bundan sonra inşallah bir daha darbe olmaz. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Halk idaresi en güzeli.
Çağlar’ın 70 yıllık yaşamını kitaplaştırıyor
Eski Devlet Bakanlarından Cavit Çağlar, yakın dostları Hulusi Turgut(solda) ve Taylan Bilgel’le birlikte.
– Efendim siz Devlet eski Bakanı Sayın Cavit Çağlar’ın yaşam öyküsü ve anıları için de bir çalışma yapıyorsunuz. Bu kitabı ne zaman elimize alacağız?
– Bunun için Gümülcine’ye gittim. Cavit Bey’in anı biyografilerini hazırlama fikri 21 yıl önceye dayanıyor. Bunun fikir babası çok değerli dostumuz Erman Yerdelen. Zaman içinde filizlendi, epeyce bir aşamadan geçti. Fırsat buldukça Sayın Cavit Çağlar dostumuzu karşımıza alıp, adeta sorguluyorum, onunla konuşuyoruz. Bizim meslekte 5N 1K diye bir formül var, onu uyguluyorum. Cavit Bey’in doğumundan itibaren 70 yıllık yaşam öyküsünü, çocukluk yılları, iş hayatı, siyasi yaşamı, yani boşta hiçbir şey bırakmıyorum. Ünlü bir İngiliz yazar diyor ki: Anı biyografi aynen seyahat bavuluna benzer. Her şeyi koymak istiyorsunuz ama sığmıyor, dolayısıyla ihtiyacı karşılayacak olanları o bavula yerleştirecek şekilde tanzime çalışıyoruz. Şu anda senaryoları oluşturdum, yola koyuldum. Hikâye çok renkli, çok dolu, mesleki bakımdan zirve yapılabilecek, heyecan verici bir çalışma. Bazı çalışmaları gönülsüz yapmaya mecbur olursunuz. Ama Cavit Bey’in anı biyografisi çok heyecan verici. Ben de bir an evvel o kitabı bitirip elime almak istiyorum. İnşallah bu yılın sonuna yetişir.
Hulûsi Turgut kimdir?
1942 Kayseri Bünyan doğumlu Turgut, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını gazetecilik üzerine yaptı. Gazeteciliğe Kayseri Telgraf’ta başladı. Akşam ve Güneş gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü, editörlük, görevlerinde bulundu. Hürriyet, Milliyet, Sabah, Akşam, Günaydın, Tercüman ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde araştırma, yazı dizisi ve belgeselleri yayımlandı.
Turgut’un yayımlanmış bazı kitapları şunlar: Demirel’in Dünyası, Türkeş’in Anıları: Şahinlerin Dansı, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Yassıada’da Yaptırılmayan Savunmalar, Barzani Olayı ve 130 Günlük Kovalamaca. Turgut, evli ve iki kız babası.