Kurban Bayramı’nı atlattık ama tatil maratonu sürecek. Türkiye salgını atlatabilmek için aşılamayı hızlandırmak istiyor.

Ancak kafaları karıştırılan yurttaşlarımız aşı konusunda tereddüt yaşıyor.

Toplumda öyle şehir hikâyeleri dolaşıyor ki, insanın aklı almıyor.

Halen milyonlarca insan aşı olmadı. Aşılama hızımız yavaşladı. Hedef nüfusu tam olarak aşılayamadık. Aşıdan kaçınanlar salgından kurtuluşun yolunda büyük bir engel.

Hareketlilik ile birlikte vaka sayıları her geçen gün artıyor. Yeniden günlük 10 bin vaka sayısının üstüne çıkıldı.

Bu tablo yeni önlemlerin habercisi gibi görünüyor.

18 yaş üstü aşılamada hedefe ulaşılabilmiş değiliz. 18 yaş üstü hedef nüfusta istenilen düzeye gelinemiyor. Ölüm hızı düştü belki ama onda da rahatlatan sayılara henüz ulaşılamadı.

Aşıyı zorunlu kılmaktan kaçınan devlet başka yöntem olarak kısıtlamaya gittiğinde bu kez insan hakkı ihlaline de yol açacak.

Aşı çağrılarına kulak veren yurttaşın, olmayanlar yüzünden tekrar kısıtlamalara maruz kalmaları söz konusu.

Peki, aşıdan kaçınanlar için bir kısıtlama konabilir mi?

Örneğin; kimi kamu hizmetlerinden faydalanamama gibi.

Bunu da Anayasa’nın eşit yurttaşlık ilkesine aykırı bulanlar çıkacaktır.

O halde, toplum bütününün sağlığını riske atacak tereddütlerden de kaçınmak şart.

Bunu ülke genelinde değil belki ama vaka sayılarının yüksek çıktığı illerde İl Hıfzıssıha Kurulları uygulayabilir.

Aşı olmamışların olanların geleceğini riske etme ihtimalinden yola çıkılarak kamunun kimi hizmetlerinden faydalanmaları geçici olarak kısıtlanabilir.

Çünkü, aşıyı hızlandırmak gerekiyor.

 

Tedarik sorunu değil tereddüt sorunu var

Şununla ülke olarak çok rahatlıkla övünmeliyiz.

Bugün Türkiye, yurttaşına aşıda seçenek sunabilen dünyanın nadir ülkelerinden biri.

İlaç firmalarıyla yaptığı bağlantılarla tedarik sıkıntısını çözdü.

Vatandaşına seçenek sunuyor. Yerli aşımız da inşallah yeni yıla kadar kullanılmaya başlayacak.

Önceden muhalefet, hükümeti zamanında yeterli aşı bulamamakla ve önlem almamakla eleştiriyordu.

Kısmen haksız da değillerdi.

Fakat bugün böyle bir şey kalmadı.

Aşımız var, hem de fazlaca.

Tedarikte bir sıkıntı yok.

O halde, salgınla mücadele savaşçılarının çabalarına biz yurttaşlar da destek olmak zorundayız.

Aksi durumda, gelebilecek yeni kısıtlamalardan da yakınma, şikayet etme hakkımız olamaz.

Aşı olanların olmayanları ikna etme sorumluluğu var.

Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan varsayım ve dedikodularla aşıdan imtina edenleri bu işe ikna etmemiz gerekiyor.

Kurban Bayramı ve tatil sonrası yeni kısıtlama kararlarına maruz kalmamak için hepimize görev düşüyor.

Basit üç tedbire aynen uymakta toplumsal ve bireysel fayda var.

Maske, mesafe ve hijyen.

Sadece bu üçü bile virüsü uzaklaştırmanın en basit yolu.

Üstüne bir de aşıyı eklediğimizde hepimizi aydınlık günler bekliyor.

 

Bu gidişatla okulları ve üniversiteleri açabilir miyiz?

Sağlık Bakanlığı‘nın günlük paylaştığı veriler yaz sonu okulları açmanın öyle kolay olmayacağını gösteriyor.

Aşı olmamış 18 yaş üstü çok genç var.

Nitekim, bu duruma dikkat çeken Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saim Kılavuz hocamızdan da sosyal medya hesaplarından öğrencilerine aşı çağrısı geldi.

Bulaş zinciri kırılmadan tekrar okulları ve üniversiteleri açmanın büyük bir risk olduğu unutulmamalı.

Bu nedenle uzun uğraş ve sabır sonrası ulaştığımız şu özgürlüklerimizin yeniden kısıtlanmaması için herkese görev düşüyor.

Elde edilmiş toplumsal özgürlükleri sürdürebilmemiz bize bağlı.

Hükümetin salgın hızını kesebilmek için alacağı yeni kısıtlama kararlarını önlemenin yolu da konulmuş kurallara uymak ve yapılan çağrılara kulak vermekten geçiyor.

Bursa isterse, aşılamada çok kısa sürede Türkiye‘nin rekor orana ulaşan ili olabilir.

Yeter ki, çabalayalım.

Türkiye de dilerse kısa sürede dünyada aşılamayı bitirmiş ülke haline gelebilir.

Bu tamamen bize bağlı.