İzzet Eğin
İzzet Eğin
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Bir kedi, bir çocuk, bir vicdan meselesi

Köşe Yazısını Dinle

Bazı hikayeler vardır, kapıyı çalmaz…
Sessizce gelir, evin bir köşesine oturur ve hayatın akışını yavaşlatır. Bizim hikayemiz de bir akşamüstü, kızım Belis’in dizlerinin dibine çöken bir kediyle başladı.

Belis’in hayvanlara olan sevgisi yeni değil. Sokakta gördüğü her kediye aynı ciddiyetle bakar; “Acaba tok mu?”, “Üşüyor mudur?” sorularını bir yetişkinden daha fazla önemser. Bazen bir kap mama, bazen sadece uzun bir bakış… Ama mutlaka bir bağ kurar. İşte o bağ, zamanla bizim evin kararlarını da etkilemeye başladı.

“Bir kedi alsak mı?” sorusu yüksek sesle sorulmadı.
Zaten gerek de yoktu. Belis’in fotoğraflardaki haline bakmak yeterliydi. Yere oturmuş, bir canla aynı hizaya gelmiş, acele etmeden, beklentisiz… Modern dünyanın unuttuğu o saf temas hali. Biz de fark ettik ki, eve bir kedi almak aslında eve bir sorumluluk, bir merhamet ve biraz da sessizlik almak demekti.

Yolumuz Bursa Pati Sev Derneği üyesi bir hanımefendi ile kesişti;

Eşimin ablası vasıtası ile tanıştığımız; Şule öğretmen, kucağında taşıdığı yükü sesine yansıtmayan insanlardan. Koruması altındaki Duman ile ilk karşılaşmamızda, bu işin kaderle açıklanacak tarafı olduğuna inandım. Duman yakışıklıydı ama daha önemlisi sakindi. Terk edilmiş olmanın izlerini taşıyor, ama öfke biriktirmemişti. Yaklaşık bir buçuk yaşındaydı. Sağlıklıydı ve sanki uzun süredir “Ben buradayım” demeyi bekliyordu.

Belis’in Duman’la ilk teması uzun sürmedi ama çok şey anlattı.

Bir el, bir sırt okşayışı, bir sessizlik… O an anladım ki bazı hayvanlar çocukları seçer, bazı çocuklar da hayvanları.

Şule öğretmenle yaptığımız sohbet ise, hikayenin perde arkasını gösterdi. Pati Sev Derneği’nin yalnızca sahiplendirme yapmadığını; yaralı hayvanlardan, terk edilen canlara, mama ve tedavi masraflarından barınma sorunlarına kadar ne büyük bir mücadele verdiğini anlattı. Gönüllülükle yürüyen bu işin ne kadar kırılgan olduğunu da…

Bir noktada sesi biraz durdu.
Tarım İl Müdürlüğü tarafından kesilen cezadan bahsetti. Detaylara girmedi, girmek de istemedi belki. Ama dernek olarak zor bir dönemden geçtiklerini, buna rağmen koruma altındaki hayvanlardan vazgeçmediklerini söyledi. O an anladım ki mesele sadece para ya da mevzuat değil… Mesele, kimin yükü sırtlandığı.

Siyasete bulaşmadan şunu söylemek mümkün:

Bu şehirde, bu ülkede hayvanları gerçekten koruyanlar hala birkaç iyi insanın omuzlarında ayakta duruyor. Ve çoğu zaman görünmezler. Ta ki bir ceza, bir kriz ya da bir kapanma ihtimali konuşulana kadar.

Bugün Duman bizim evde.

Pencere kenarında hayatı izliyor, salonda ağır ağır dolaşıyor, Belis’in dizlerinde uyuyor. Ama Duman’ın hikayesi mutlu bitti diye sevinirken, dışarıda hala bekleyen yüzlerce Duman olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Bu bir çağrı yazısı değil.

Bu bir tanıklık. Bir çocuğun sevgisiyle başlayan, bir kedinin sessizliğiyle derinleşen ve bize vicdanımızı hatırlatan küçük bir hayat kesiti.

Bazen bir kedi, bir eve girmez…
Bir insana dokunur.
Ve o dokunuş, düşündüğümüzden çok daha uzun sürer.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X