Önceki gece saatler 22.48’i gösterdiğinde, Balıkesir’in Sındırgı ilçesi 6,1 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı. Ancak sarsılan sadece yer değildi…
Korkularımız, unuttuklarımız, “bize bir şey olmaz” diyerek ertelediklerimiz de bir kez daha yerinden oynadı.
AFAD verilerine göre depremin derinliği 6 kilometre civarındaydı. Artçı sarsıntılar hemen ardından geldi. Balıkesir merkezinde, köylerinde, sokaklarında insanlar panik içinde dışarı fırladı. Camlar kırıldı, eşyalar devrildi, çocuklar ağladı. Ama en önemlisi, o birkaç saniyelik sarsıntı hepimize bir kez daha gerçeği hatırlattı: bu topraklarda unuttuğumuz hiçbir deprem gerçekten bitmiş değildir.
Bursa’da gece uyku tutmadı

Sındırgı merkezli deprem, Bursa’da da net şekilde hissedildi. O anda herkesin refleksi aynıydı:
“Bu kez nerede oldu? Yakınımızda mı?”
Telefonlar çekmedi, sosyal medya kilitlendi. İnsanlar sokaklara çıktı, araçlarına sığındı. Evinde yaşlısı, çocuğu, hastası olan panik yaşadı.
Bursa’da kimi vatandaş “ev sallandı ama geçti” deyip geçerken, kimileri için o anlar uzun sürdü. Oysa asıl mesele, sarsıntının büyüklüğü değil bizim hazırlıksızlığımızın büyüklüğüydü.
Depremi değil, tedbirsizliği tartışmalıyız
Her depremden sonra aynı senaryoyu yaşıyoruz: Bir iki gün konuşuyor, sonra unutuyoruz.
Sındırgı’da yaşananlar bize sadece “komşu il”in acısını değil, Bursa’nın olası büyük deprem senaryosunu da hatırlatmalı.
Jeologlar yıllardır uyarıyor: İznik – Mekece hattı, Gemlik Körfezi, Mudanya açıkları… Hepsi aktif fay hatlarıyla çevrili. 7 ve üzeri bir deprem olasılığı bilimsel olarak mümkün. Ama sormak gerekiyor:
Bursa böyle bir senaryoya hazır mı?
Yanıt acı ama net:
Hayır, hazır değiliz.
Kentsel dönüşüm yavaş ilerliyor, eski yapılar hâlâ dolu. Yapı denetimleri yetersiz, sokaklarımız dar, toplanma alanlarımız imara açılmış durumda. Depremi unuttukça binalarımız değil, bilincimiz çürüyor.
Benim gözümle Bursa’nın fotoğrafı
Sokakta insanlarla konuştum. Kimi “Allah beterinden saklasın” deyip geçiyor, kimi “bizim binayı test ettirdik, sağlam” diyor. Ama çoğu vatandaş deprem çantası hazırlamamış, toplanma yerini bilmiyor. Bu, sadece devletin değil, toplum olarak bizim ihmâlimiz.
Deprem bir doğa olayı, ama yıkım insan eliyle gelen bir sonuçtur.
Biz yıllardır “büyük deprem geliyor” denilen bir coğrafyada hâlâ betonun kalitesini değil, binanın dış cephesini konuşuyorsak, hala “kentsel dönüşüm demek, kira artışı demek” diyorsak,
kusura bakmayın ama, biz hâlâ tehlikenin farkında değiliz.
Korku yetmez, hazırlık lazım
Korkmak kolay, hazırlıklı olmak zor. Ama kurtaran daima hazırlık olur.
Deprem çantaları, acil çıkış planları, aile buluşma noktaları, çocuklara verilen afet eğitimi…
Bunlar lüks değil, yaşamsal gerekliliklerdir.
Her apartman bir deprem planı yapmalı, her site yılda en az bir tatbikat düzenlemeli.
Belediyeler sadece yol yapmakla değil, şehrin güvenliğini sağlamakla da yükümlüdür.
Bugün Sındırgı’yı konuşuyoruz, ama yarın başlığı “Bursa’da 7,0’lık deprem” olabilir. Ve işte o zaman artık “keşke” deme hakkımız bile kalmaz.
Benim gözlemim şu:
Sındırgı depremi bize sadece bir geceyi değil, önümüzdeki on yılı hatırlattı.
Artık korkuyla değil, bilinçle yaşamak zorundayız. Çünkü korku biter, ama tedbir ömür boyu yaşatır.
Unutmayalım, Bursa’nın kaderi “sarsılmak” olmamalı; önceden hazırlanmak, dimdik ayakta kalmak olmalıdır.
Biz istersek, bu şehir sadece sanayiyle değil, bilinciyle de örnek olabilir. Yeter ki bir daha aynı korkuyu yaşamak istemeyelim.

Flipboard