Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin

Yeni birlik

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye-Avrupa ilişkisi farklı bir boyut kazandı. Zaten birbirinden hazzetmeyen bu iki grubun arası daha fazla açıldı. İlişkiler gerildi, çatışmalar sertleşti, kopuşlar hızlandı. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gerek darbeci hainlerle gerekse PKK ve uzantılarıyla hız kazanan mücadelesi Avrupa tarafından sürekli eleştirilmeye başlandı. Türkiye ise verdiği yüzlerce şehidine ve binlerce gazisine karşı sorumluluğunu yerine getirebilmek için üzerine düşen mücadele sürecini başlattı.

Avrupa, Türkiye’deki mücadelenin önüne geçebilmek için küresel bir kamuoyu oluşturuyor. Teröristleri kendi devlet kanallarında konuşturarak Türkiye’ye müdahale çağrısında bulunduruyor. Türkiye’nin faşist bir devlet olduğunu söylettiriyor. Bizim içimizdeki hainler ile bize vurmaya çalışıyor. Yani Türk pasaportu kullanan teröristler ile Türklere olan kinini kusuyor.

Yaptıkları algı operasyonlarının, planladıkları kirli oyunların Türkiye tarafından hiçbir anlam ifade etmediğini görünce çıldırmaya başlıyor, Türkiye’ye yönelik daha büyük hesapların içine giriyor. Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almamakla tehdit ediyor.

Türkiye artık eski Türkiye değil. Bu millet de eski millet değil. Ne Türkiye Cumhuriyeti ne de Türk milleti Avrupa Birliği’ne girmek istiyor. Birliğin ileride dağılacağını ülkedeki herkes görüyor. Batan gemiye binmeyi de kimse istemiyor.

‘Dinamik Çözümleme’ isimli kitabımda ‘Hasta Avrupa’ isimli bir yazı yazmıştım. Bu yazıda İngiltere’nin birlikten ayrılacağını ve birliğin çökeceğini anlatmıştım. Birliğin yaptığı hataları ve bunun Avrupa’ya nasıl geri dönüşleri olacağını elimden geldiğince söylemiştim. Şimdi de Türkiye’nin kendi planını sahaya süreceğini söylemek istiyorum.

Avrupa, Türkiye’yi kendi bünyesine almaz. Çünkü Avrupa’nın içselleştirme kabiliyeti bulunmuyor. Farklılıkları zenginlik olarak görmeyen her devlet ileride çökmeye mahkûmdur. Osmanlı eskiden bu sayede çok büyüdü, Amerika da şu anda bu sayede büyümeye devam ediyor. Türkiye ise her geçen gün bu kabiliyetini artırmaya çalışıyor.

Yüz yıl önce yaptığımız gibi Avrupa ile Rusya’ya, Rusya ile Avrupa’ya karşı mücadele ediyoruz. Basit bir mantık ile kocaman dünya devletlerine kafa tutuyoruz. Onlar da her seferinde bizi ikna etmeye mecbur kalıyor. Kısa süreli menfaatler gereği bu devletler ile dostluk kuruyoruz ancak uzun dönemli dostluklar kuramıyoruz. Çünkü uzun dönemli menfaatlerimiz çatışmaya başlıyor.

Türkiye, Avrupa Birliği’ne asla girmeyecektir. Avrupa Birliği’nin bizi kendinden biri olarak görmemesi gibi Şanghay 5’lisi de bizi kendinden biri gibi görmeyecektir. Bu yüzden Türkiye Şangay 5’lisine de asla girmeyecektir. Ancak kimi zaman ufak tefek hediyeleşmeler ile bizi kendilerine yakın kılmak isteyeceklerdir.

Türkiye için tek bir çözüm yolu vardır. Bu çözüm yolu kişilere bağlı hedefler değildir. Zamanın tabii gidişatı içerisinde gerçekleşecek bir olaydır. Türkiye kendi liderliğinde Türki cumhuriyetleri ve Müslüman devletleri barındıran bir birlik kuracaktır.

Avrupa Birliği de Şanghay 5’lisi de bizi kendi içine almayacaktır. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bizi sürekli oyalayacaktır. Ancak bu durum geçicidir. Türkiye eski gücünü elbet yakalayacaktır. Anlı şanlı günlerine mutlaka geri dönecektir. O güce ulaştığında ise Avrupa Birliği bizi kendi içine daâhil etmek için elinden geleni yapacak ve bize yalvaracaktır. Ancak iş işten geçmiş olacak, Türkiye kendi liderliğindeki dünyaya yön veren birliğini kurmak için gerekli adımları çoktan atmış olacaktır.  

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X