Öğrencisinin getirdiği kağıdı denemek için Hilye-i Şerif yazmaya başlayan ve bunu devam ettiren Şahin’in 2 haftada tamamladığı yazı, tezhiple süslendi.
Hattat Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1991’de İstanbul’daki Cafer Ağa Medresesi’nde hattat Aydın Ergün’den rika yazı dersi almaya başladığını söyledi.
Sülüs yazı için de 1993’te hattat Hüseyin Kutlu’dan eğitim aldığını anlatan Şahin, “Daha sonra 1998’de rahmetli hattat Ali Alparslan hocamla Süleymaniye Kütüphanesi’nde derslere başladım. Bu sırada askerlik araya girdi. Askerden sonra Ali Alparslan hocamdan talik, Hüseyin hocamla da sülüs ile nesih yazılarına devam ettim ve 2001’de sülüs ve nesih yazılarında icazet almaya hak kazandım. Talik yazıda da 2005’te Alpaslan hocamın son talebesi olarak icazet aldım.” diye konuştu.
Şahin, 2003’ten beri farklı kentlerde hat dersleri verdiğini belirterek “Ben kendimi öğrencilere adamış bir hattatım. İstanbul’un yanı sıra Bursa, Eskişehir, Kütahya, Kocaeli’de dersler veriyorum. Takriben 450’nin üzerinde öğrencim var. Bunun dışında hat üzerine 3 dernek kurduk ve sergiler açıyoruz.” dedi.
“Yazımı iki hafta sürdü”
Hazreti Muhammed’in fiziksel özelliklerini anlatan bir metnin Hazreti Ali tarafından kaleme alındığını aktaran Şahin, bu metni hattat Hafız Osman’ın bir form haline getirdiğini, buna da Hilye-i Şerif dendiğini dile getirdi.
Yaklaşık 5 yıl önce Hilye-i Şerif’i yazmaya başladığına ve kısa sürede tamamladığına dikkati çeken Şahin, “Takriben iki haftada bu Hilye-i Şerif’i yazmak nasip oldu. Daha sonra besmelesini, ciharyar-i güzin takımını ve Enbiya Suresi 107. ayeti yazdım.” dedi.
Şahin, kullandığı kağıdın 27 santimetre boyunda ve 40 santimetre genişliğinde olduğunu vurgulayarak “Ben hesap yapmadan yazdım. Ortalama 6 metreye 3 metre ebatlarında oldu. Şu ana kadar yazılmış dünyanın en büyük Hilye-i Şerif’i ortaya çıktı.” ifadesini kullandı.
“Kapılardan geçemeyecek kadar büyük”
Yazının bir müddet kendisinde rulo halinde durduğunu, daha sonra bunu Bursa’ya getirip öğrencileriyle paylaştığını anlatan Şahin, şunları kaydetti:
“Burada yazıyı murakka haline getirip bir zemine yapıştırmaya karar verdik. Bir mühendis gibi hesaplar yaptık. Eserimiz, gerektiği zaman demonte hale gelebiliyor. Çünkü kapılardan geçemeyecek kadar büyük ve taşıması zor. Bunu 7 parça halinde murakkaya gerdik. Etrafına naht işi yapılacaktı fakat olmadı. Daha sonra İstanbul’dan sanatçı Alper Çakır, etrafının tezhibini yaptı. Önce Ulu Cami’de sergilemeyi düşündük fakat belirlediğimiz yere büyük geldi. Daha sonra Bursa’da açılacak Kur’an-ı Kerim ve Hat Müzesi’nde sergileme kararı alındı.”
Eser için ahşap bir zemin yapıldığını kaydeden Şahin, “Afrika kökenli ayous ağacı kullanıldı. Abdullah Fırat bunun kasnağını yaptı. Müzede montajını yaptık. Ben, küçük küçük çerçeveler alıp dünyanın en küçük hilyelerini yazmak isterken, dünyanın en büyük hilyesini yazmak nasip oldu.” diye konuştu.