Hüzün ile sevinç karışımı bir roman

Son romanı “Hayat Pastanesi“ ile genç okurlarıyla yeniden buluşan yazar Çiğdem Sezer, “Hatıraların, aşkların, hüzün-sevinç karışımı gel gitlerin ağırlıklı olduğu bir roman” dedi.

Hüzün ile sevinç karışımı bir roman
DİLEK ATLI

Günışığı Kitaplığı’nın “Köprü Kitaplar“ serisinin yeni romanlarından biri de “Hayat Pastanesi” adını taşıyor. 2010 Memet Fuat Yayıncılık Ödülü sahibi serinin yeni kitabını kaleme alan Çiğdem Sezer, roman hakkındaki sorularımızı yanıtladı…

“Hayat Pastanesi” adlı romanınızda üniversite sınavlarına hazırlanan Ozan, hayata dair hangi kaygıları taşıyor?

 
Ozan’ın temel kaygısı, gelecek tasarımının kendi istek ve eğilimleri yönünde olup olamayacağı… Bu kaygı, aile içi iletişimsizliği, aşkın ne olup olmadığı hakkındaki sorgulamaları ve meslek seçimini de içeriyor elbette. Bunların üzerinde bir çatı gibi duran, yitirilmeye yüz tutmuş yaşantıların yarattığı iç sorgulamalarını da gözleyebiliyoruz roman boyunca. 
 
Ozan’ın kaygılara karşı mücadelesinde ve yaşam yolunda kimler karşısına çıkıyor, bunlar Ozan’ı nasıl etkiliyor?
 
Aile üyeleri dışında, birkaç yıl önce yitirdiği dedesi Figâni, onun yakın dostu Barut Dede, Ozan’ın en yakınındakiler. Barut Dede ve onun aktardıkları ile geçmişle sevgi bağını sürdüren Ozan, İlkay’ın karşısına çıkmasıyla da aşkı ve geleceği yeniden sorguluyor. Barut Dede, hatıraların insana dair öneminin aktarıcısı olurken, İlkay da adım atılacak geleceği tasarlaması konusunda Ozan’ın ufkunu açıyor. Sadri Alışık’a, Ayhan Işık’a, Cemal Süreya’ya, Sabahattin Ali’ye uzanan bir karşılaşmalar dizisi de söz konusu. Her biri, kendi değerleri ile sokuluyor Ozan’ın dünyasına. Bir şarkı, bir şiir, bir film belki.
 
GEÇMİŞİN DEĞERİ…

 

Romanın önemli mekânlarından biri de bir pastane. Bu pastanenin romandaki yerine ve katkısına değinecek olursanız neler ifade edersiniz?
 
Hayat Pastanesi, anlatım bağlamında çok yer tutmuyor ama romanın eksenini oluşturmada önemli. Pastane, adı, biçimi, çalışanları ile geçmişin değerlerini taşıyor bize. Ozan’ın İlkay’ı ilk gördüğü, aşk çarpıntılarını ilk hissettiği mekân olması da önemli. Buradaki “hayat” sözcüğünü, bir isim olmaktan öte, kavram olarak da okuyabiliriz. Bu durumda da mekân, bir yer olmaktan çıkıp, hayatın tam da kendisi olabilir.

‘Şiirsel ifade biçimi kendiğinden gelişti’

 
Şair Çiğdem Sezer olarak romanın diline yansıyan şiirsel ritmi değerlendirebilir misiniz?
 
Konu, üslubu da taşıyor beraberinde. “Hayat Pastanesi”, hatıraların, aşkların, hüzün-sevinç karışımı gel gitlerin ağırlıklı olduğu bir roman. Hatıraların donmuş birer yaşantı değil, bizi biz yapan temel taşlar olduğunu anımsatan romanda, şiirsel ifade biçimi, kendiliğinden gelişti. Şiiri alt alta yazılmış dizeler toplamı değil de, bir duygu-düşünce dünyasının aktarımı olarak düşündüğümüzde, bunca yoğun duygu durumlarının yaşandığı romanda şiirin kendine yer bulamayışı şaşırtıcı olurdu. En azından benim için böyle. Hayatın bunca mekanikleştiği günümüzde, belki de bir tepkiydi benimki. Şiiri, aşkı ve hatıraları, şarkıları unutmadan, eksiltmeden yaşamak.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X