Altan Kutucu
Altan Kutucu

Nasıl ekol oluruz?

Köşe Yazısını Dinle

Basketbol devamlı değişiyor ve gelişiyor. Artık savunma ağırlıklı, az top kullanılan oyun yerine, hücumu öne çıkaran yüksek tempolu oyunlar tercih ediliyor. Eskiden koçlar en iyi değil, en sert beşleri sahaya sürer, savunmayı ön plana alırlardı. Bu değişimi görebilen ve kendini yenileyebilenler yoluna devam ederken, değişimi kabullenmeyen, risk alamayanlar başarısız oldular. Buna zamanında büyük başarılara öncülük etmiş fakat şimdilerde olmayan triangle offence (üçgen hücum) örnek verilebilir.

Modern basketbol aslında bir anda ortaya çıkmadı, geçmişte bu oyun tarzını uygulamış takımlar vardı. O yıllarda Yugoslav ekolü basketbola hükmediyordu. Litvanya bu basketbol ekolüne, modern basketbol ile karşılık vermeye çalışmıştı. Litvanya basketbolu günümüzün yüksek tempolu oyunuydu. Basketbola çok değer verilen Litvanya’da “her çocuk 5-6 yaşlarında basketbola başlar ve 15-16 yaşlarına geldiğinde basketbolcu olamazsa avukat, doktor, mühendis olsun” derler. Ama o dönemde kimse Litvanya’yı örnek almaya cesaret edemedi.

Şimdi neredeyse tüm parkelerde bu oyun tarzı benimsenmiş durumda. Değişime ayak uyduranlar ayakta kalmayı başaranlar oldu. Kimi bunu İspanyollar gibi alt yapıdan oyuncu yetiştirme becerisi ile kimi Yunanistan’ın yaptığı gibi genç oyunculara değer verip A takımda yeterince süre almalarını sağlayarak gerçekleştirdi. Bir de 2 milyon nüfuslu kaliteli altyapı antrenörleri ve az oyuncu ile çalışan ama tüm imkânlarını zorlayan basketbol sistemine sahip Avrupa şampiyonu olan Slovenya var.

Konuya kendi ülkemiz tarafından bakınca, İlk olarak 79 jenerasyonundan söz edebiliriz. TBF bu işi kitabına uygun yapmış ve belirli planlar, programlar neticesinde bir oyuncu tarama sistemi oluşturmuştu. Türkiye’nin dört bir yanına elinizde yetenekli oyuncu var mı diye sorulmuş, onlara sadece basketbol değil her şey öğretilmişti. 1999’a kadar uzanan 6 yıllık bir taslak yapılarak, o dönem Yugoslavya’da uygulanan uzun boylu oyun kurucu modeli takıma uyarlanmak istenmişti. İyisiyle kötüsüyle 79 kuşağı geride kaldı. Geçmişten çıkarmamız geren dersler ile kendimize şu soruyu sormalıyız: Nasıl ekol oluruz? Çok fazla genç nüfusumuz ve geniş yetenek havuzumuz var. 13-14 yaşlarından itibaren genç oyuncuları hem akademik yönden hem de sporcu olacak şekilde yetiştirmeye başlamalıyız.

Yugoslavya’da Kukoc, Petrovic, Divac daha 20 yaşına gelmeden oyuncu olmuşlardı. Bizde ise yakın zamana kadar 23 yaşındaki oyunculara genç deniyordu. Basketbolumuz baştan aşağı gözden geçirilmeli, yetenekli gençlerimiz var ama bir planımız yok. Ülke spor politikası yeteneği eğitmek ve desteklemek yerine başarıyı ödüllendirmek üzerine kurulu. Kısa yoldan başarı istiyoruz. Bunun sebeplerini araştırmamız eksiklerimizi görmemiz lazım. Uzun vadeli programları ve projeleri hayata geçirip onlara sadık kalmalıyız.

Bir diğer sorun; genç oyuncularımızın bencil menajerler tarafından markaj altına alınması. Genç sporcularımızı bu etkiden uzak tutmalıyız. Birçok Avrupa ülkesinde genç oyuncular çok düşük ücretlere oynuyorlar ve ciddi anlamda da süre alıyorlar. Biz de herkes NBA ya da kısa yoldan köşeyi dönmek peşinde. Okullarımızda beden eğitimi derslerinde bile hiçbir şey yapılmazken, son olarak uygulamaya konulan Devlete ait salonların kulüplere ve spor okullarına kapatılma kararı tam bir skandal ve iş bilmezlik. Dolayısıyla sistem ve düzen oyuncu yetişmesine hiç yardımcı olmuyor. Altyapının en zor kısmı, oyuncu yetiştirmek ve maç kazanmak gibi, birbiri ile çelişen durumdur. Bazen her iki konu paralel gitse de, çoğunlukla yöneticilerin ve velilerin işin içine girmesiyle çıkar çatışmaları artıyor. Kaybedince, oyuncu yetiştiriyorum kolaycılığı yerine, bu gün kaybediyoruz ama iki sene sonra kazanacağız düşüncesi daha kabul edilebilir bir yol olacaktır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X