‘Şut’un bir Allah vergisi olarak tanımlanması, zamanımıza pek kabul gören bir söylem değil. “Benim şut atıp atamamam Tanrı’nın daha az umurunda olabilir” demişti Ray Allen… Kimse şutör doğmaz; çok sıkı çalışmalar sonunda iyi bir şutör olunabilir ama en iyi şutörler aynı zamanda çok iyi bir mekaniğe sahiptir. Oyuncunun mekaniği iyi değilse dünyadaki tüm doğal yeteneklerin hiçbir önemi olmaz. Stephen Curry bile doğru antrenman yapmasa bugün olduğu yerde olamazdı. Lisedeki ikinci yılında babası Curry’e, NBA’de bir şansa sahip olabilmesi için şut stilini tekrar inşa etmesi için yardım etmişti. O zamandan beri Curry, her geçen gün daha iyiye gitti. Hem top hakimiyeti hem de topu yere vurup, attığı şutlar çok gelişti. Steve Nash, Curry’i, kendi oyununun “bir evrimi” olarak değerlendiriyor; “Geliştirerek benim bilmediğim ve düşünmediğim şeyleri yapıyor. Bence onun çok farklı bir düşünce tarzı var ve bu onun sınırları zorlamasına izin verdi. ”
Şut atmak; Topu tutuş, savunmacının nefesini ensenizde hissederken topu yakalamak, zarif bir şekilde topu elden çıkarmak, fileden gelen ahenkli hışırtı, tribünlerden gelen tepki tezahürat ya da iç çekme gibi haz veren bir şeydir.
Basketbol sistemleri ve felsefeleri hakkında çok konuşulur. Hızlı hücum, alan yaratma, kısa beş, uzun beş ama teknik hakkında çok konuşulmaz. Bunun nedeni, teknik için yapılan çalışmaların kapalı salon kapıları ardında olması ve teknik konuşmaların sıkıcı olabileceğidir. Ama o kapalı kapılar ardında olanlar, oyuncular arasındaki farkı ortaya çıkarır. O çalışmalar normal bir oyuncuyu ilk beş oyuncusu yapabildiği gibi bir numaradan seçilmiş bir oyuncunun kariyerini de bitirebilir. Sadece bir değişiklik bütün mekaniği etkileyebilir. “Şut bir yaşam gibidir”. Nefes alan bir canlı gibi. Bir insan vücudu gibi. Eğer kalp kötüye gitmeye başlarsa vücudun geri kalanı da erken bir zamanda gider. Şut mekaniği işi bu şekilde hissettir. Herkesin kullandığı aynı bir şut stili yoktur. Bir oyuncunun şut gelişiminde iki önemli nokta vardır; Bir tanesi fiziksel ya da mekanik kısımdır. Diğeri ise zihinsel yönüdür. Zihinsel şut gücü en az fiziksel şut özelliği kadar önemlidir.
En büyük sorun hemen moralin bozulmasıdır. Bunun için bir sonraki oyun psikolojisini uygulamak işe yarar. Eğer bir şut kaçarsa hemen bir sonrakini düşünmeye başlamak lazım. Kendine inanıp, iyi olduğunu bilmelisin ama eğer işler yolunda gitmediğinde onlarla baş edebilme yeteneğini geliştirebilen oyuncular yeteneklerini daha iyi sergileyebilir. Eğer odak noktanı kontrol edebileceğin şeylere yönlendirebilirsen, bunun iyi ve mükemmel oyuncuları birbirinden ayırdığını görürüz.
Her bir golfçünün ayrı vuruş hocaları, her beyzbol takımının birer atıcı ve vuruş koçları var fakat her basketbol takımının şut mekaniği konusunda uzman bir antrenörü yok. Hem de şut oyunun en temel parçası olmasına rağmen hücumlar evrim geçirdikçe her oyuncudan daha da fazla şut seviyesi beklenecek. Eğer takımlar kötü şutörleri iyi şutörlere, iyi şutörleri de mükemmel şutörlere dönüştürebilirlerse, başarı hikayeleri artarak devam edecektir.