Denizleri, gölleri aş gel çay da boğul. Bursaspor’un kupadaki Amed macı da tam böyleydi.
Geri dönüşleri, aldığı üst üste galibiyetlerle büyük keyif veren yeşil beyazlıların Amed’e 2-1 yenilmesi nasıl açıklanır?
Ne psikolojik, ne de teknik taktik bakımdan Bursaspor rakibine üstünlük kuramadı. Buna karşılık Amed haddini ve ne yaptığını bilerek oynadı. Hamza Hoca’nın öğrencileri “nasıl olsa yenerim” havasındaydı ama; rakip kim olursa olsun, mücadele etmeden futbolun doğrularını yapmadan maç kazanılmıyor… Bir Trabzonspor maçına bakalım, bir de Amed maçına.
Aşağı yukarı, saha aynı saha, zemin aynı zemin, taraftar aynı taraftar, oyuncular aynı oyuncu. Ama iki maç arasında dağlar kadar fark vardı. Ne fark vardı? Evet bu kez rakip daha kapalı oynadı. Buna önlem alınabilirdi. Ama en büyük eksik oyuncuların iştahlarındaydı. Ne Sercan, ne Dzsudzsak (kendisinden çok fazla beklentiye girmememiz gerektiğini bir kez daha gösterdi) ne Stoch, ne Jorquera, ne de Necid gerek bireysel gerekse takım oyununu oynayamadı.
Pas hataları gereğinden fazla, şut denemeleri yok denecek kadar az, isabetli orta sayısı da düşük kalınca pozisyona girmekte zorlaştıkça zorlaştı. Bireysel yetenekler de ortaya çıkmayınca, acı son bir tokat gibi maç sonunda yüzümüzde patladı. Onu bunu bilmem Amed karşısında alınan bu sonuç Bursaspor’a yakışmadı.Avrupa’ya gitmenin en kestirme yolunu yeşil beyazlılar ellerinin tersi ile itiler. Taraftarlar nasıl isyan etmesin?
Hakem Abdullah Yılmaz’a değinmesek olmaz. Bu maçın atmosferinin gergin olacağı besbelliydi. Merkez Hakem Kurulu sanki sıradan bir karşılaşmaymış gibi bu atamayı nasıl yapar? Onu da anlamak mümkün değil. Sadece 50. dakikada Yusuf’un Hosogai’yi düşürdüğü pozisyona bir baksınlar ne demek istediğimi anlarlar…