Alman filozof Immanuel Kant, Aydınlanma döneminin sloganını “Bilmeye cüret et” cümlesi olduğunu savunur. Kant aydınlanmayı insanların başkalarının rehberliğine ihtiyaç duymadan, önyargılarla kirlenmemiş olan kendi akıllarını kullanarak, ilerleyiş, adım olarak görür.
“Önyargılarla kirlenmemiş akıl” Günümüz Türkiye’sinde özellikle sporda ve siyasette önyargı ile bakmadığımız kişi ve kurum kalmadı gibi… Kirlenmemiş akıl bertaraf oldu. Ne kadar kötü bir durum; Ayaklarının üzerinde duramamak, hayatta hep birilerine minnet etmek, kendine verilenle, empoze edilenle hayata bakmak, hayatı yaşamak… Neyse aydınlanma zor iş, çok okumak, bilmek, başka pencerelerden bakmak ve en önemlisi bilmeye cüret etmek lazım…
Konuyu şuraya bağlamak isterim. Türk futbolu bir kaos içinde. Önümüzde iki yol var…
Türk futbolu sil baştan yeniden, yeni isim, yeni kanun, yeni hakemler ile yolla çıkacak.
Ya da uçurumun ucundan bilinmeyene doğru aşağı uçacak. Taraftarından, oyuncusuna, yöneticisinden hakemine kadar yeni bir anlayış lazım.
Başkalarının rehberliğine ihtiyaç duymadan yürümek;
—Taraftarların yanlış yapan tribün liderini kendilerine rehber almaması,
—Yöneticilerin yanlış yapan başkanını destekleyip, onunla yolla devam etmemesi,
—Yardımcı antrenörlerin yeri geldiğinde gördükleri yanlışı hocasına söylemesi.
Önemli… Mesele gerektiğinde yalnız ama onurlu yürümek…
Ve futbolu yöneten beyefendiler… Oturdukları koltuklarda o kadar rahat ve cüretkârlar ki, adım adım tükenişe giden futbol için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Futbolun içine edenleri yalnızca kınamakla yetiniyorlar… Ve diyor ki “kulüpler ekonomilerine dikkat etmezse çok büyük bir problemle karşılaşırız” Günaydın, günaydın…
Dalga mı geçiyorsunuz?
—Taraftarları güdülecek koyun gibi görüp, tribünleri boşaltırsan,
—Astronomik ücretlerin gelirini giderini hesaplayamazsan,
—Yıldızlar topluluğu! oyuncuların vergilerini kulüpler öderse…
—Yarışta hep İstanbul kulüpleri önde gitsin anlayışı ile futbolu yönetirsen,
—Futbolda rekabeti, kaliteyi ön plana çıkartacak adımlar atmazsan…
—Milli Takım yerlerde sürünürken, oyuncun sahayı terk ederken sessiz kalırsan,
Ben sana şimdi kirlenmemiş aklımla mı, önyargı ile bakayım?
Bakarken de bir atasözü ile bitirelim. Kılavuzu karga olanın burnu b..tan kurtulmaz.
Taraftar sayısı
İngiliz gazetesi Dail Mail yaptığı araştırma sonuçlarını okuyucuları ile paylaştı. Futbol aşığı ülkemiz ilk 10’un bile içersine giremedi. Araştırmaya göre 1.sırada Almanya var.
Bundesliga’da 306 maçta 13 milyon 38 bin 354 kişi karşılaşmaları takip etmiş. Maç başına düşen seyirci 42.609. Avustralya, nüfus olarak Türkiye’nin üçte biri. Sıralamada 14.sırada. 135 Maçta karşılaşmaları takip eden taraftar sayısı 1 milyon 819.395. Maç başına düşen seyirci 13 bin 477.
Türkiye 15.sırada. Süper Lig’de 306 maçı 3 milyon 712.086 kişi izlemiş. Maç başına düşen seyirci sayısı 12.131 kişi. Bu sezon bu tablo ülkemiz açısından çok daha vahim olacak gibi görünüyor. Bu arada biz hala Passolig ile uğraşırken, Hollanda’nın köklü kulüplerinden PSV Eindhoven görme engeli taraftarlar için özel bir tribün oluşturmuş…
Sayın Dündar haklı
2 yılda tamamlanan Ertuğrul Sağlam Spor Tesisleri`nin açılışı geçtiğimiz günlerde yapıldı. Yaklaşık 2,5 milyon liraya mal olan ve içinde tenis kortları, jimnastik ve fitness salonlarının bulunduğu tesis açılışına doğal olarak Ertuğrul Sağlam ve çok sayıda davetli katıldı. Bu tesisin yapımında büyük emek sarf eden Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar,
konuşmasında açılış törenine gelmeyen Bursaspor Başkanı Recep Bölükbaşı, şampiyonluk yaşayan Volkan Şen, Serdar Aziz, Ozan İpek ve İbrahim Öztürk’e sitem etti.
Sayın Dündar, “Başkana selam söyleyin. Bursaspor’u şampiyon yapsın, onun heykelini de bu tesislere dikeriz” dedi. Mustafa Dündar haklı mı haklı. İnsanların kapısını yalnız işiniz düştüğünde değil, onore etmek için de çalmalı…