Bir kişi uzun süre yürüdüğünde, koştuğunda veya ağır işlerde çalıştığında yorulur. Bu yorulma, bedenen yorulma olup dinlendikten sonra geçer.
Vücut, kişi istese de istemese de dinlenmek zorunda bırakır. Çünkü, benim kapa-sitem bu kadar der, daha fazla beni zorlama. Aksi takdirde zarar görürüm. Bu örnekleri masa başında hesap-kitap yapanlar içinde geçerli. Masa başında uzun süre hesap yapan, uzun süre kitap okuyan bir kişi beyin olarak yorulur. Kafam şişti der ve ara verip kafasını dinlendirir. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Ancak bilmediğimiz bir şey var. Bu da çok önemli. Çünkü bu bilmediğimiz şey, yaşamımızın kalitesini düşürür ve sağlığımızı tehdit eder.
► Eti çok seven bir kişi, fazla et yediğinde vücutta metabolizma olur ve bir artık madde olan ürik asit ortaya çıkar. Böbrekler bu vücut için zararlı maddeyi dışarı atmaya çalışır. Kapasitesini zorlar ve kişi et tüketmeye devam ederse böbrek yorulur. Ancak çoğu kişi bunu fark etmez.
► Karaciğer için de bu böyle. Kişi yemek yediğinde, bağırsaklarda sindirildikten sonra karaciğere gelir, karaciğer de metabolize olduktan sonra vücuda dağıtır. Ancak fazla yediğinde, karaciğer kapasitesini artırır. Kişi sevdiği yemek veya yemekleri fazla almaya devam ederse karaciğer daha fazla kapasitesini artıramaz ve yorulur. Gelen gıdaları sağlıklı şekilde işlemez, yağa dönüştürerek içinde depolar ve karaciğerde yağlanmaya neden olur.
► Polikliniğe başvuran her 100 kişiden yaklaşık 20-30’da karaciğerinde yağlama var. Aynı şekilde her 100 kişiden yaklaşık 50’de etin artık ürünü olan ürik asit yüksekliği var.
Sonuç:
Sonuç olarak, düzensiz ve fazla yemek tüketerek, yaşamımızı sağlıklı sürdürmemizi sağlayan organlarımızı yormayalım. Karaciğerimizi, böbreklerimizi ve diğer organlarımızın kıymetini bilelim ki onlar da kıymetimizi bilsin.
Unutmayalım; sağlıklı yaşamak güzeldir.