Feridun Eyüpoğlu
Feridun Eyüpoğlu

Cumhuriyetin ekonomik mücadelesi

Çağdaşlaşmanın en önemli adımıdır Türkiye Cumhuriyeti.

Demokrasinin temellendirildiği, siyasal, sosyal ve ekonomik hayatın modern dünya ile buluştuğu sürecin başladığı tarihtir 29 Ekim 1923.

Türk Milleti’ni tarih sahnesinden silme hevesiyle Anadolu’ya saldıranlara cephede verilen cevabın ardından bir başka mücadele dönemi başladı.

Yokluk içindeki bir ulusun ekonomik cephede ayakta kalması tam bağımsızlığın olmazsa olmaz koşuluydu!

Yarı sömürge haline getirilmiş, üretim damarları kesik, sanayileşmenin daha ilk adımlarını bile doğru dürüst atamamış bir imparatorluğun bıraktığı kötü mirastan kurtulmak elbette ki öyle kolay olmadı.

Sıfırdan bir kalkınma hamlesini savaşlarda genç nesillerini kaybetmiş eğitim düzeyi düşük bir nüfusla başarmanın zorluğu bir yanda…

Osmanlı borçlarını üstlenmenin getirdiği finansal yük diğer yanda.

Üstelik ekonominin dünya tarihinde hiç olmadığı kadar önem kazandığı bir yüzyıldaki yoğun rekabetle baş etme gibi bir zorluğu yaşayarak yol almak zorundaydık. 

Kuruluş dönemi maliye bakanlarından olan Ahmet Ferit Bey’in o zorlu günlerde sarf ettiği sözler adeta ekonomik tarihimizin de bir özeti niteliğinde!

“Türkiye çalışıyor üretiyor, fakat ürünlerinden başkaları yararlanıyor.

Alın teri dökerek elde ettiğimiz iptidai maddeleri yok pahasına harice satıyoruz. Sonra yabancılar bu maddelerin şeklini değiştirerek, bize iade ediyorlar.

Kırk kuruşa bir okka (1282 gram) yün veriyoruz, aynı yünü bin ikiyiz kuruşa bir metre kumaş halinde yalvararak geri alıyoruz.”.

Katma değer üreten fabrikalara olan ihtiyacın yani sanayileşmenin zarureti Cumhuriyet’in ilk yıllarının en hayati gündem başlıkları arasında yer alıyordu.

Yoksa yarı sömürge olmaktan kurtulmak da mümkün olamayacaktı!

Neticede Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan kalkınma hamlesiyle atılan stratejik adımlar; güçlü bir ekonominin oluşmasına zemin hazırladı.

Temel endüstrilerin kurulması bir yana 40 yıl içinde kendi otomobilini ve uçağını üreten bir ülke haline dönüşebilmek çok özel bir başarıdır.

Üstelik bu süreçte bir dünya savaşı ve bir de küresel ekonomik kriz yaşanmasına karşın Türkiye çok ciddi bir sanayileşme hamlesine imza atmayı başardı!

Elbette arada teklediğimiz ve geri adımlar attığımız dönemler de oldu.

Darbelerin yarattığı ekonomik kayıplar gibi.

Yabancı telkinleriyle kapattığımız fabrikalar gibi.

Ya da özelleştirme furyasında satılmaması gereken stratejik sektörlere ait tesisler gibi.

İthalatı özendiren dönemsel politikaların patlattığı dış borçlar da ekonomik karnemizin kırık notları arasında hiç şüphesiz ki!

Onlarca yıl enerjimizi emen terör belası ve milyonlarca Suriyeli’nin maliyeti ise hiçbir ülkenin boğuşmak zorunda kalmadığı yükler oldu.

Ama bütün olumsuzluklara rağmen neredeyse sıfır noktasından başlayan kalkınma yolculuğumuzda dünyanın 20 büyük ekonomisi arasındaki bir noktaya ulaşmanın haklı gururunu yaşamalıyız.

Elbette ki alınması gereken yolun bilincinde olarak.

Yüksek katma değerli yerli teknolojilerin liderliğinde; üretken, verimli ve istihdam yaratan bir ekonomik yapıya bürünebilmemiz için alınacak daha çok yol var çünkü!

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X