2012 yılının kış ayları.
Sol ayağım sık sık uyuşuyor.
Artık yürümekte zorlanıyorum.
Eşim çocuklar uyarıyor.
Direniyorum doktora gitmemekte.
Bugün, yarın…
***
Daha önce menisküs ameliyatı oldum.
Sol dizde de aynı sıkıntı var.
Ona yoruyor ve erteliyorum.
O yüzden rahatım.
Ama bir gün öyle bir noktaya geldi ki…
Dayanamadım aldım randevuyu.
Şevket Yılmaz Hastanesi’ne gittim.
***
Doktor Yüksel Özkan.
Yardımcısı Dr. Gökhan Cansabuncu.
İkisi baktılar; bulgular menisküsle uyuşmuyor.
Beyin ve sinir cerrahisine yönlendirdiler.
Hüseyin Utku Adilay adında bir doktor.
MR istedi, ardından bir de ilaçlı MR.
Tesadüf işte; sonuç yılbaşı gecesi çıkacak.
***
O akşam evde güzel planlar yapmışız.
Memleketten rahmetli annem, amcamlar gelmiş.
Akşam iş çıkışı eve gittim.
Oradan da eşimi alıp hastaneye…
MR sonucunu istedim.
Görevli önce kem küm etti.
Sanki vermek istemiyor.
Israr edince zarfı uzattı.
***
Rapora bir göz attım.
Bakmaz olsaydım!
Yıkıldım.
‘Buraya kadar’ dedim.
Ben ağlıyorum, eşim ağlıyor.
Omurilikte büyük kitle var.
Raporu anlamak zor.
Ama okuduklarım bana yetti de arttı.
Yılbaşı; doktor yerinde yok tabii ki.
***
Evdekiler merak etmiş telefon durmadan çalıyor.
Açsan bir türlü açmasan bir türlü.
Ben de sürekli sağı solu arıyorum.
MR sonucunu izah edecek bir doktor soruyorum.
Gazeteci dostum Yusuf Kayışoğlu birini buldu.
Osmangazi Tıp Merkezi’ne gittik.
Radyoloji Uzmanı Vahit Mukaddam.
***
Doktor rapora baktı, CD’yi açtı.
Durumu net olarak izah etti.
Omurilikte büyükçe bir tümör.
Ameliyat ve çok iyi bir doktor şart.
Kitlenin iyi huylu olma ihtimali yüksek.
Bir saat önce öldüm diye düşünürken…
Küçücük de olsa bir umut yeşermişti içimde.
***
Eve gittik.
Tabii o yılbaşı sofrası zehir oldu.
Herkes ağlıyor.
İkizler henüz 14 yaşında.
Ölümü geçtim; ben gidince ne olacak?
Eşim, çocuklarım ne yapar?
Kaygının en ağırı.
Öyle berbat bir şey ki…
***
Girdik 2013’e
Neyse sabah oldu.
Uykusuz işe geldim.
Bir şey yemiyor, içmiyorum.
Aklıma sevgili büyüğüm gazeteci Murat Kuter geldi.
Kendisinin UÜ Tıp Fakültesi’nde tanıdığı çok.
Beni dönemin Rektör Yardımcısı’na gönderdi.
Prof. Dr. Müfit Parlak.
Müfit Hoca durumu değerlendirdi.
‘Kitle büyük ihtimal iyi huylu’ dedi.
Ve Doç. Dr. Şeref Doğan’a yönlendirdi.
Sayın Doğan artık Beyin ve Sinir Cerrahisi Profesörü.
***
Gittik Şeref Hoca’ya…
Her şeyi çok net anlattı.
Bir anda sonsuz güvendim kendisine.
Çok zor bir ameliyattan beni sıfır hasarla çıkardı.
Sonra anladım ki aynı zamanda çok da iyi bir insan.
Kendisini ailece asla unutmuyoruz.
Elleri dert görmesin.
Her yönüyle gerçekten çok iyi bir doktor.
Türkiye’nin onun gibi hekimlere ihtiyacı çok.
O günden bu yana Şeref Hoca’yı her görüşümde Atatürk’ün şu sözü gelir aklıma nedense:
‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.’
***
Neyse yılbaşına gelecek olursak…
2012’yi 2013’e bağlayan gece benim için ölüm gecesi gibiydi.
O günden bu yana da başkadır benim gözümde yılbaşları…
Yeni yılın ilk günlerindeyiz.
Birçok kişinin gündemi yine Milli Piyango.
80 milyonluk büyük ikramiye ona çıkmış, buna çıkmış…
O parayla bilmem kaç altın, villa, lüks araba…
‘Neler alınır neler’ diyorlar ya.
Hepsi hikâye…
Benim aklım yine o 2013 yılının ilk günlerinde…
Ve bir kez daha şükrediyorum Allah’a.
Bana göre en büyük ikramiye sağlık!
Hepinize sağlık dolu bir yıl diliyorum.