Osmanlı’nın Balkanlar’ı kaybetmesi ile bölgede kalan Türkler ve Müslümanlar için acı dolu yıllar başladı.
Bu durum da büyük göçlere kapı araladı.
İnsanlar doğup büyüdükleri toprakları gözyaşları içinde terk ediyorlardı.
İşler iyice kontrolden çıkınca; uzun yıllardır tartışılan proje, Yunan ordusunun İzmir’de denize dökülmesiyle vücut bulmaya başladı.
30 Ocak 1923 tarihinde de hayata geçirildi.
Din esasına dayalı 19 maddelik nüfus mübadelesinin startı verildi.
Buna göre…
Anadolu’daki Ortodoks Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan sınırları içerisinde kalan Müslümanlar ise Türkiye’ye yerleştirilecekti.
İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rumlar ile Meriç ve Karasu nehirleri arasında yaşayan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı anlaşma dışında tutuldu.
Yıllar süren acı dolu vedalar ve yolculuklar sonucunda Anadolu’daki yaklaşık 1,2 milyon Rum ile Yunanistan’daki 500 bini aşkın Müslüman Türk yer değiştirdi.
***
Mübadiller için azınlık durumuna düştükleri vatanlarına veda da, anavatanlarındaki yeni hayat da kolay olmadı.
Bitmek, tükenmek bilmeyen özlemle veda ettiler hayata…
Bugün evlatları, torunları da benzer duygular içerisinde…
Selanik’e, Drama’ya, Kavala’ya gittiklerinde duygu seline kapılıyorlar.
Yunan mübadiller için de durum farklı değil.
Aradan geçen bir asra rağmen…
Yine Mudanya’da, Trilye’de, Samsun’da, Sinop’ta, İzmir’de denize karanfiller bırakılıyor.
Bursa’daki mübadiller ayrıca mevlid okutuyor.
Zorla çıkarılan göç yollarında hayatını kaybedenler anılıyor, bitmek tükenmek bilmeyen özlem bir kez daha dile geliyor.
Denize düşen her karanfilde gözyaşı var.
***
Peki…
Mübadele dışında tutulan ve Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a emanet edilen Batı Trakya Türkleri’ne ne oldu?
Maalesef…
Hiç iyi şeyler olmadı.
Baskılar, zulümler devam etti.
Asimilasyon politikaları sonucunda göç etmek zorunda bırakıldılar.
1923’te 150 bin olan nüfus hızla eridi.
Nasıl erimesin ki…
Evlerinin tamir edilmesine bile izin verilmedi.
Çatıda kırılan bir kiremiti değiştiremediler.
Ehliyet alamadılar.
Çocuklarını gönderecek ortaokul ve lise bulamadılar.
Yetmedi…
Yurt dışında yaşamak zorunda kalan 60 bini aşkın Azınlık mensubu bir gecede, Yunanistan’ın insan haklarına aykırı Vatandaşlık Yasası’nın 19. Maddesi ile vatandaşlıktan atıldı.
Bu arada…
Tesadüf mü bilmem ama Mübadele’deki 19 madde gibi burada da karşımıza bir 19 rakamı çıkıyor.
Tıpkı…
24 Temmuz’da imzalanan Lozan Antlaşmasının yıldönümünde, Türk Azınlığın efsane lideri Dr. Sadık Ahmet’in soru işaretleri ile dolu bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi gibi…
Ki…
O Sadık Ahmet ve arkadaşları, azınlığın etnik kimliği inkar edilip, derneklerindeki ‘Türk’ kelimesi yer alan tabelaları sökülünce halkını arkasına alıp ‘Artık Yeter’ dedi.
Gümülcine’ye akın eden on binlerce soydaş, ‘Türküz’ diye haykırdı.
İşte o gün takvim yaprakları 29 Ocak 1988’i gösteriyordu.
Dövülenler de oldu, işkence sonucu nezarethanelerde öldürülenler de…
Ama hiçbir şey Batı Trakya Türkü’nü durduramadı
AB üyesi Yunanistan’daki zulmü dünya duydu.
Atina köşeye sıkıştı.
***
Azınlık kurum ve kuruluşları iki yıl sonra yine 29 Ocak’ta o güne ilişkin etkinlik planladı.
Ancak Atina’nın gizli bir eli devreye girdi.
Hastanede bir Türk’ün kendisi gibi tedavi gören Yunan’ı öldürdüğü yalanı hızla bölgede yayıldı.
Radyo ve televizyon yayınları ile bir grup Yunan vandal harekete geçirildi.
İnsanlıktan çıkmış grup, Yunanlı polislerin gözleri önünde, Türklere ait ne kadar işyeri varsa taş ve sopalarla kırdı, döktü, yağmaladı…
İşte…
1988 ve 1990 yıllarının 29 Ocak gününde yaşananlar bunlar.
Batı Trakya Türkleri’nin hafızalarına silinmemek üzere kazınan ve ‘Milli Direniş ve Dayanışma Günü’ olarak adlandırdıkları 29 Ocaklar…
***
Bugün Azınlık o günü anıyor…
Maalesef…
Yine binbir zorluğa, baskıya, zulme, ayrımcılığa göğüs gererek…
Bitmek tükenmek bilmeyen bir umut ve sabırla…
‘Türküz’ diye haykırarak…