Dün 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 23. yıldönümü idi.
Türkiye 17 Ağustos 1999’da tarihinin en büyük yer sarsıntılarından birini yaşadı. Marmara Denizi ve Körfez çevresindeki yıkımlar ve tsunamide on binlerce insanımızı yitirdik.
O yılları muhabir olarak yaşadığımız için iyi hatırlıyoruz. Gerçekten, ülkemiz vahim bir tablo ile karşı karşıya idi. Ankara ve dönemin hükümet üyeleri ile başbakan deprem bölgesi ile irtibat kuramayacak kadar aciz durumdaydı.
Hemen her acıda olduğu gibi, yine ilk imdada koşan yakın iller ve belediyeler oldu.
Bursa’nın Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere merkez ilçe belediyelerinin veil müürlüklerinin neredeyse tüm araç gereç, ekipman ve personeli komşu kent Yalova ve ilçelerindeki yıkık binalarda arama kurtarma çalışmalarına yönlendirildi.
Yurtaşlarımız akın akın bölgeye yardıma koştu. Gıdadan, içecek ve yiyeceğe kadar komşu illerdeki vatandaşlarımızın temel ihtiyaçları karşılandı.
1999 depremi sonrası Yapı Denetim Kanunu ve Deprem Sigortası DASK çıkarıldı. 1999 sonrası yapılan ruhsatlı binalar depreme daha dayanıklılar.
Kötü niyetli şahısların hileleri ve ticari hırs örneklerine rağmen yapı denetim yasasında mesafe aldığımızı söyleyebiliriz.
Fakat, geçen onca yıla rağmen ülkemizde halen milyonlarca dayanıksız yapı stokunun sağlamlaştırılmadığı da bir gerçek.
Kentlerimizin imar planlarını rant tadilatlarıyla kevgire çevirdik. Yapı kayıt belgesi uygulamasıyla da milyonlarca kaçak ve ruhsatsız yapıyı envantere geçirme bahanesiyle maalesef affetmiş olduk.
En son çıkarılan yeni bir afla da artık tüm ruhsatsız yapılara elektrik, su ve doğalgaz bağlanmasının önünde de bir engel kalmamış oldu.
Bütün bu afların yeni yasadışı bina yapımını ve kaçak semt kurulumlarını da teşvik ettiği unutulmamalı.
Dün 17 Ağustos’un yıldönümü nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi yönetimi Şehreküstü Meydanı’nda bir açıklama yaptı.
Oda Başkanı Ülkü Küçükkayalar ve yönetimi, “İnşaat mühendisleriyle depremden önce tanışın’ pankartıyla hemşehrilerimize ve kent yöneticilerine en net mesajı iletmiş oldular.
Deprem kuşağındaki bir coğrafyada yaşıyoruz.
Tedbiri önce kendimizi almak durumundayız. Elbette devlet ve hükümet vatandaşını güvenli yapılarda yaşatma sorumluluğunu da yerine getirmeli.
Bu vesileyle bir kez daha 17 Ağustos’ta, öncesi ve sonrasında kaybettiğimiz yurttaşlarımıza rahmetle anıyoruz.
Metruk fabrikanın hazin sonu
Muradiye sırtlarında önceki akşam büyük bir yangın vardı. Yılmazipek fabrikasının metruk yapısı alev alev yandı.
Buraya ilişkin MHP’li Cemil Aydın’ın uyarısı üzerine geçtiğimiz aylarda bu sütunlardan bir makale kaleme almış ve Osmangazi Belediyesi’ne kültür merkezi önerisinde bulunmuştuk.
Mülkiyet yapısının ne olduğunu bilmiyoruz ama o fabrika meçhul şahıs ya da şahıslarca yakıldı.
Bursa ise büyük bir tehlike atlattı.
Öyle anlaşılıyor ki, Osmangazi Belediyesi’nin ve Başkan Mustafa Dündar’ın burası için bir girişimi yok. Olsa, duyardık veya bilgilendirilirdik.
Osmangazi Belediyesi üstlenmiyorsa, Büyükşehir Belediyesi kentin üst kodlarındaki semtler için bu alanı yeni bir kültür merkezine dönüştürmeli.
Metruk yapının bu haliyle kalması, binayı yine kötü niyetli kişilerin mekânı yapacaktır. Tescil durumu yoksa, o yapının kalıntıları da kökten ortadan kaldırılmalıdır.
Bölge sakinlerinin korkulu rüyası haline gelen metruk fabrika için mülk sahiplerine de tedbir almaları konusunda gerekli ikazlar yapılmalı.
Eğer İtfaiye zamanında müdahale edememiş olsa, Bursa’nın en eski semtleri yok olabilirdi.
Uyarı ve önerileri ciddiye almayan, kulak tıkayanlar, benzer bir yangın riskinin tekerrür edebileceğini de unutmamalılar.
Bursa’nın yeni üniversitelere ihtiyacı var
Kentimizin nüfusu 3 milyonu aştı. Ancak, halen biri yeni kurulmuş vakıf olmak üzere 3 üniversitemiz var. Yani milyon nüfusa bir üniversite düşüyor.
Mudanya Üniversitesi’nin kuruluşunun ilk akademik yılında, ağırlıklı burslulardan oluşsa da kontenjanlarının tümünü doldurmuş olması sevindirici.
Bu gösteriyor ki, Bursa’nın yeni devlet ve vakıf üniversitelere ihtiyacı var. Kentimizin ileri gelenleri, varlıklı insanları bu alan yatırımlarını yönlendirmeli. Kendileri ve ailelerini ilelebet hayırla yad edecek bir vakıf üniversitesi kurarak soyadlarını ölümsüzleştirmeli.
Mudanya Üniversitesi’nin kurucularını ve akademik kadrosunu kutluyoruz. Umarız bu iyi başlangıç, Mudanya Üniversitesi’nin gelişerek, kısa sürede büyümesine vesile olur.