90’larda, Bursa’nın Büyükşehir belediye başkanlarından merhum Teoman Özalp döneminde, eski Doğu bloku ülkelerinden Macaristan’dan satın alınan İkarus marka körüklü otobüslerin Belediye Otobüs İşletmesi’ndeki hizmete giriş törenini iyi hatırlıyoruz.
Bursa’nın ihtiyacını karşılayacak körüklü otobüsler büyük bir heyecanla filoya katılmış, üniversite ve uzun hatlarda o dönem çok hizmet görmüştü.
Türkiye öyle gelişti ki, belediyelerimizin ihtiyacı için bırakın yurtdışından otobüs almayı, metro ve diğer tüm ray araçlarını dahi kendisi üretir hale geldi.
Önceki gün sosyal medyada fark ettik.
Bursa merkezli Karsan firması, o da eski bir Doğu bloku ülkesi olan Romanya’nın başkenti Bükreş’e 100 adet elektrikli otobüs satıyor.
Bükreş Belediyesi’nin açtığı ihaleyi kazanan Karsan, 12 metre uzunluğundaki Ata marka 100 elektrikli otobüsü yeni yılda teslim edecek.
Gerekli şarj altyapısını da kurup teslim edecek Karsan firmasının, Bükreş’in toplu taşıma sisteminde de bundan böyle rolü bulunacak.
Karsan’ın Bükreş Belediyesi’nin 1.17 milyar TL’lik ihalesini alması Türkiye için de büyük bir mutluluk.
Nereden nereye.
90’larda Doğu bloku ülkelerinden satın aldığımız toplu taşıma araçlarını artık kendi ülkemiz ve şehrimizde üretiyor, daha geliştirilmiş modellerle şimdi, hem de elektriklisini biz onlara satmaya başlamışız.
Bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi?
Türkiye savunma sanayiinden sonra kara taşıtları üretiminde de dünyada söz sahibi oldu.
Böylece, belediyelerimizin yurtdışına ödedikleri milyonlarca dolar da ülkemiz de kalacak.
Bu tümüyle Türk mühendis ve işçisinin, yerli ve milli firmalarımızın büyük başarısı.
Yerli araçlarımızı şehirlerimizde kullanırken, yurtdışına satarak da ülkemize döviz girdisi sağlanıyor.
Bursa, otomobil ve raylı sistem araçları üretiminden sonra toplu taşıma ve ticari araç üretiminde de dünyada ön plana çıkmaya başladı.
Bunun, şehrimize sağladığı katma değerin farkındayız.
İstihdama, şehir ekonomisine, yan sanayimize getireceği hareketliliği varın, siz hesaplayın.
Karsan’daki mühendislerimizi, firma yöneticilerimizi ve emekçilerimizi tebrik ediyoruz.
Diğer firmalarımızdan da böylesi hepimizi sevindiren ihracat haberleri bekliyoruz.
Kış gününde meyve desteğiyle yoksulları yine sevindirecekler
Bu sütunlardan biraz da varlıklı insanlarımızı teşvik etmek amacıyla, garibana ve yoksula her daim sahip çıkan bir STK’yı ve başındaki muhtarımızın çabalarını aktarıyoruz.
Sakarya Mahallesi ve Civar Mahalleleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin garibana sahip çıkan uygulamalarına bir yenisi daha ekleniyor.
Hikmet Şahin Kent Hali’ndeki bir hayırseverimizin derneğe verdiği kasalar dolusu meyve ihtiyaç sahibi ailelere dağıtıldı.
Sakarya Mahallesi Muhtarı ve Dernek Başkanı Nusret Aydın, hayırseverlerin kendilerine emanet ettikleri meyveleri yılbaşı öncesi ihtiyaç sahibi ailelere dağıttıklarını söyledi.
Sakarya Mahallesi’nde böylesi güzel dayanışma örnekleri sık sık görüyoruz.
Kurban bayramında et yardımından, öğrencilere kırtasiye, bot, mont desteğine kadar ara ara böylesi katkılar yapılıyor. Elbette, bütün bunlar hayırseverlerin desteğiyle oluyor.
Muhtar Aydın, güvenip dağıtılmak üzere kendilerine teslim eden hayırseverlere şükranlarını sunuyor.
Denetimciye 75 yaş sınırı
1999 Körfez Depremi ve sonrasında yaşanan yıkıcı ağır yer sarsıntılarının ülkemizi nasıl sarstığını biliyoruz.
O yıkımlar sonrası çıkarılan Yapı Denetim Yasası’nın bugüne dek iyi uygulamaları oldu.
Suistimal edenleri Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ağır yaptırım ve cezalarla tasfiye etti.
Yasa çıktıktan sonra yeni binalarımız daha güvenli halde inşaa edilir oldu.
Fakat, yasanın zaman zaman eksik ve aksayan yönleri de yok değil.
Önceki gün Yapı Denetim Yönetmeliği’nde bir değişikliğe daha gidildi. Denetim firmalarında görev yapan mühendis ve mimarlara 75 yaş sınırı getirildi.
75 yaş üstü mühendis ve mimarlarımız artık bu yönetmelik gereği binaların denetimini üstlenen firmalarda denetçi olarak görev alamayacak.
Yönetmelik değişikliğiyle bakanlık bir bakıma, yapı denetim firmalarında görev yapan 75 yaş üstü tecrübeli mühendis ve mimarlarımıza, ‘artık torun sevebilirsiniz’ demeye getirmiş.