Görünen köy kılavuz istemiyor. Barajlarımızdaki su seviyesi öyle endişe verici boyuta indi ki, üstüne bir de yağışlar gecikince tedirginlik daha da artı.

Televizyon haberlerini izlerken, İstanbul’un üç aylık suyunun kaldığı vurgulanıyordu.

Aynı sıkıntı Bursa için de söz konusu.

Oysa, Bursa bir su şehri olarak biliniyor. Sırtını Uludağ’a dayamış 3 milyonluk kentin susuzluk riski ile karşı karşıya kalması düşündürücü.

Tam da o haberleri izlerken BUSKİ Genel Müdürlüğü’nden de abonelere suyu tasarruflu kullanmaya dönük çağrı yapıldı.

Kurumdan abonelere geçilen mesajda şunlar vurgulandı:

“Sayın abonemiz, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde de iklim değişikliğine bağlı yağış rejimlerinde ciddi azalmalar yaşanmaktadır. Sizlerin su sıkıntısı çekmemesi için BUSKİ olarak tüm tedbirleri almaya devam ediyoruz. Önümüzdeki süreçte yağışlarla barajlarımızdaki bugün itibariyle 45 günlük olan su hacmimizin daha da artmasını bekliyoruz.”

Bu dönemde tasarrufa azami riayet edilmesinin önemine vurgu yapılan mesajda devamla şunlar da eklenmiş:

“Böylece mevcut kapasitemizi daha uzun süre kullanabilmek mümkün olacaktır. Sürdürülebilir su yönetimi desteğiniz ve hassasiyetiniz önem arz etmektedir. İlginiz için teşekkür ederiz.”

BUSKİ’nin 1,5 milyonu aşan abonesine gönderdiği mesaj böyle.

Durumun ciddiyetini ortaya koymuş ve aboneleri bireysel tasarruf konusunda da uyarma ihtiyacı hissetmiş.

Elbette, yağışlarla barajlarımızın su seviyesinin yükselmesi umut ediliyor. Fakat, aksi bir durum karşısında da mevcut rezervin kullanımını uzatmak için tasarruf çağrısı yapılıyor.

Bursa olarak bu çağrıya kulak verme ve suyumuzu dikkatli kullanma zaruretimiz var.

Yoksa, susuz kalma olasılığı da yabana atılacak değil.

45 gün dediğin çabuk gelir geçer. Bu arada kar ve yağmur gelmezse riski daha da artacaktır.

Özellikle, arıtılmış şebeke suyunun ihtiyaç dışı farklı amaçlarla kullanımına ara verilmeli.

Çünkü, her geçen gün suyumuz azalıyor.

Kutsal kitabı yakma alçaklığı

İsveç’de bir sapkın çıkıp Stockholm’deki Türk Büyükelçiliği önünde kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yaktı. Üstelik, bu eylem kendisini medeni ilan eden bir devletin kolluk güçlerinin kontrolünde yapıldı.

Daha da ötesi, Rusya korkusuyla NATO şemsiyesi altına girmek isteyen sözde medeni ülke, düşünce özgürlüğünü ileri sürerek milyarlarca insanın kutsalına saldırılmasına da bilerek ve isteyerek göz yumdu.

Allah’ın kelamını, kitabını koruma görevinin de bizzat kendisinde olduğunu bildiğimiz bir dinin temsilcileriyiz. O kendi kitabını koruma kudretine sahip.

Fakat, NATO’ya girebilmek için Türkiye’nin onayının gerektiğini bilerek, Türk halkını, tüm Müslamanları inciten, derinden sarsan, kutsalına saldıran bir eyleme izin vermek kabul edilebilir mi?

Nitekim;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsveç’e haddini bildirmiş, NATO üyeliği konusunda alçak eylem sonrası Türkiye’den artık bir destek alamayacaklarını açıklamıştır.

Bundan sonrasını onlar düşünecek.

Özgürlüğü bir başka toplumun, kitlenin kutsalına saldırıya varacak kadar açık tutan bir ülke, sınırlarının korunmasında da  destek verdiği teröristlerden, alçaklardan beklemelidir.

Altepe 14 yılda tarihi kültürel mirasa katkılarını kitaplaştırdı

Şunu kabul etmek gerekiyor ki, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önceki dönem başkanı Recep Altepe hem Osmangazi hem de Bursa’ya iz bırakan işler yaptı.

Her başkan kendi döneminde yapılanlarla tarihe geçer.

Altepe de 10 yıl belediye meclis üyeliği, 14 yıl da Osmangazi ve Büyükşehir Belediye başkanı olarak Bursa’da özellikle tarihi kültürel miras eserlerinin ayağa kaldırılmasında önemli işler çıkardı. Altepe, bu süreçte 758 esere dokunduklarını söylüyor.

Başkan dün Olay Medya’ya elinde büyük yeni bir kitapla daha geldi.

Daha evvel Balkanlara yaptıklarını bir kitaba toplamıştı. Bu kez Bursa’da ayağa kaldırılan tarihi eserlerin eski ve yeni hallerinin yer aldığı 623 sayfalık bir kitap hazırladı.

“Bursa 2004-2018 Tarihin Dile Geldiği Yıllar” adlı kitap Bursa’nın belleğine kazandırılmış oldu.

Altepe, “Bursa’da ellemediğimiz eser kalmadı. Belediye tarihinde 8 tarihi miras projesi restore edilirken, biz dönemimizde kırsal da dahil 758 esere dokunduk. Bursa ve İstanbul birikimli başkentler. 10 yıl meclis üyeliği, 14 yılda başkanlık yaptık. Bu 24 yılda ortaya çıkan bir miras. Görevden ayrılırken en son 18 cami kalmıştı. Vakıflar’dan istedik, vermediler. Verseler onları da biz onaracaktık, vermediler” diye konuştu.

Geride böylesi eserler bırakabilmek bir siyasetçi için en büyük kazanım.

Dönemini yakından takip ettiğimizi Altepe’yi biz de bir Bursalı olarak kutluyoruz.