Bursa‘da son dönem kentsel dönüşüm projeleriyle başlayan bir emsal artış tartışması var.
Kentin yerel yöneticileri, meslek odaları ve muhalefet bu konuda ayrı düşünüyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, kentin çürük yapı stokunu güçlendirmek, yenilemek için emsal artış uygulamasında ısrarcı.
Bu konuda özellikle eski imar yönetmeliklerine göre yapılmış statik açıdan riskli sitelerin yenilenmesini teşvik ediyor.
Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin İmar ve Bayındırlık Komisyonu üyeleri de önlerine gelen kentsel dönüşüm dosyaları için fazla mesaj yapıyor.
Bundan en çok faydalanan ilçe Nilüfer.
Büyükşehir Belediye Meclisi, 1990 öncesi ve sonrası inşaa edilmiş sitelerden gelen kentsel dönüşüm ve yenileme taleplerini geri çevirmiyor.
Büyükşehir Belediye Meclisi‘nde bu çerçevede alınan parsel bazlı emsal artış kararları dönüşümü hızlandırdı.
Başkan Altepe, dayanıksız yapıları olası deprem yıkmadan mal sahiplerinin kendilerinin yıkarak yenilenmesi konusunda ısrarcı.
Bu nedenle odalardan gelen eleştirilere kulak asmıyor.
Bunda kentin ve kamunun yararı olduğunu sık sık vurguluyor.
Alınan, radikal emsal artış kararını uygulamak konusunda bürokrasiyi de hareket geçirmiş durumda.
Akademik meslek odaları ise emsal artışının kentin uzun vadede yararına olmayacağını, yoğunluk artıracağını, bunun lokal değil bölgesel bazlı yugulaması konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Bu gelişmeler ışığında 17 Ağustos 1999 Körfez Depremi’nin yıldönümü de yaklaşıyor.
O tarihten bu yana ne yazık ki, Türkiye‘nin çürük yapı stokunu yenilemeye dönük hızlı adımlar atılamadı.
Yasal düzenlemeler var ama yetersiz.
1999 sonrası çıkarılan Yapı Denetim Yasası, 6330 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ve revize edilen imar yönetmeliği ülke genelindeki 9 milyon civarındaki dayanıksız yapının yenilenmesine yetmiyor.
Türkiye‘nin muhtemel büyük bir depremde bina kaynaklı can kayıplarını azaltabilmesi için yapacağı daha çok şey var.
Kentsel dönüşümü teşvik eden emsal artış kararı eleştirilse de bunun bir bakıma eski yapı stokunu yenilenmesini de tetiklediği bir gerçek.
Şöyle bir handikapı da var.
Dönüşümün uygulandığı semtlerde şimdiden konut sayılarının ikiyi katlandığı rahatlıkla görülebiliyor.
Bunun için daha çok sosyal donatı alanları ve ve altyapıya ihtiyaç var.
Sadece onlara değil, yeni okullara, ulaşım ağına, toplu taşıma araçlarına gereksinim olacak.
Özellikle artan konut ve nüfus sayısına paralele olarak altyapı ağının da büyütülmesi gerekecek.
BUSKİ Genel Müdürlüğü’nün bu yönde çalışmaları var.
Şehrin dönüşüm bölgelerindeki altyapı şebekesinin kapasitesini büyütmek için yeni yatırımlar yapıyor.
Dönüşüm bölgelerinde yeni nüfus projeksiyonuna göre altyapının büyütülmesi kaçınılmaz hale geldi.
Ulaşım, eğitim, sağlık tesisleri, park, pazaryeri vb. gibi toplumsal kullanımlar için gerekli mekânların da şimdiden çoğaltılması şart.
Dikey mimarinin beraberinde getirdiği muhtemel olumsuzluklar bunlar.
Ancak bunun birinci derece deprem kuşağında ve toprağı yetersiz bir kentte dayanıksız yapıların yenelinmesi için de gerekli olduğu unutulmamlalı.
Dikey mimariye karşı çıkarken, dünyanın büyük kentlerindeki uygulamalar da göz ardı edilmemeli.
New York dikey mimaririn şaha kalktığı bir kent.
Bursa bir New York olmamalı ama insanlar da çürük yapılarda ölümü beklemeye mahkûm edilmemeli.