Dokuz günlük Ramazan Bayramı tatili gösterdi ki, bu ülkenin ulaşım yatırımlarına da tıpkı eğitim, sağlık, savunma gibi ağırlık vermesi gerekiyor.

Onca yatırıma rağmen yollar tıklım tıklım doluydu.

Hele, tatil beldelerine ulaşım adeta kilitlendi.

Yükselen yaşam standardı da buna tuz biber oldu.

Artık yollarda eski model araca zor rastlanılıyor.

Buna rağmen ülkenin bittiğini, ekonomik anlamda çöktüğünü iddia edenlere içimizden gülüp geçmek geliyor.

Herkesin altına lüks araçlar.

Otomobillere otobanlar, duble yollar, köprüler yetmez oldu.

Hızlı trenler, uçaklar zaten yükünü almıştı.

Terminaller de bilet bulmakta zorlanıldı.

Uçak krizi ile darbe alan dış turizme 9 günlük bayram tatili adeta ilaç gibi geldi.

Neyse ki, sorun çabuk çözüldü.

Önceki gün Antalya’ya inen ilk Rus turist kafilesini turizmciler çiçeklerle karşıladı.

Antalya Havalimanı da bayram sonrası yükünü alacak.

Turist uçaklarının biri inip diğeri kalkacak.

Etrafımız ateş çemberi ama Türkiye kendi yolunda ilerliyor.

Ne yatırımlar aksıyor ne de ekonomi.

Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına çekmek isteyenler bir türlü başarılı olamıyor.

İçteki halk desteğinden yoksun muhalefetin cılız çıkışı da Türkiye’nin önünü kesemiyor.

Söz ulaşımdan açıldı.

Türkiye bundan sonra karayolu ağını daha da büyütmeli.

Köprülerini çoğaltmalı.

Alternatif rotaları artırmalı.

İstanbul’dan sonra artık Anadolu’nun diğer bölgelerindeki ulaşım projelerine yönelilmeli.

Çanakkale 1915 Köprüsü başta olmak üzere treni, havalimanı olmayan kentlere öncelik verilmeli.

Duble yolsuz bir tek kent yolu bırakılmamalı.

Trafik yükü yüksek ilçe yolarında bile duble etaplar yapılmalı.

Ulaşılamayan bölgelerin tünel projeleri hızlandırılmalı.

Hasılı; yeni bir 9-10 günlük bayram tatiline kadar ulaşım aksları genişletilmeli.

Bu bayram gösterdi ki, insanların yaşam standardı yükseldikçe kendisine zaman ayırmayı da biliyor.

Bizim ulusal yol ağımızı daha da zenginleştirmeye, çeşitlendirmeye ve kalitesini yükseltmeye ihtiyacımız var.

Son 14 yılda Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın bu alana yaptığı yatırımlar küçümsenemez.

Yeni dönemde bunların daha da artacağına inanıyoruz.

 

Altın Karagöz

 

Kentimizin bir geleneğine dönüştü.

30 yıldır farklı ülkelerin, farklı yerleşimlerin folklorunu Bursa’ya taşıyor.

30. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması başladı.

Artık yarın finali var.

Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı bu işi tıpkı festivalde olduğu gibi başarıyla yürütüyor.

Vakıfta çok deneyimli bir ekip var.

Bu yıl gördük ki, kentimize gelen yabancı folklor ekiplerinin gösterileri en uzak ilçeye kadar götürülmüş.

Belki de Bütünşehir olmanın bir gereği.

Doğrusu da bu.

Kültürü, zenginliği en ücra noktaya kadar taşımak.

Yıllar önce Bursa Mehteri ile Fransa’ya gittiğimizde de yerel yöneticilerin gelen yabancı ekipleri o kentteki dezavantajlı grupların ayağına götürüp gösteri yaptırdıklarını hatırlıyoruz.

Bursa’da da bu uygulamanın başlamış olması sevindirici.

Büyükorhan, Harmancık, Keles, Orhaneli, Mustafakemalpaşa gibi uzak ilçelere yabancı folklor ekiplerinin götürülmesi iyi olmuş.

Kültürü, sanatı kentin her yerine yaymak bu olsa gerek.