İlhan Ateş
İlhan Ateş
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Kişilerin rutini

Köşe Yazısını Dinle

“Ne yapıyorsun, nasıl geçiyor günler?” diye sordu Aziz Bey. Son sıralarda Cephanelik yürüyüş parkurunda görmüyordum onu. Sol ayağında nasıl olduğunu bilmeden aşil tendonu zarar görmüş, yere bastığında ağrı hissediyormuş, doktor da dinlenmesini tavsiye etmiş.

“Rutin şeyler, hep aynı. Yürüyorum, okuyorum, birşeyler yazıyorum, akşamları film, maç, yerli ve yabancı kanallarda haberler izleme gibi şeyler” dedim. Sonra rutin konusuna vurgu yapmaya başladık.

“Aslında herkesin bir rutini var. Futbolcunun, şarkıcının, tiyatrocunun, politikacının, öğretmenin, öğrencinin, memurun, iş adamının, köylünün, kumarbazın, akşamcının kendine göre rutinleri vardır. Bu rutinlerin kimi kapalı, kimi de açık alanlarda yerine getirilir. “Hep aynı” denilen işlerle saatler, günler geçer. Bazı rutinler zevkli, para getirici, şöhret kazandırıcıyken bazıları sıkıcı, yorucu, yıpratıcıdır. Bir deha ile doğan dahi insanlar rutine en erken başlayanlardır. Örneğin Pablo Picasso daha dört yaşındayken tozlu toprak üstüne resimler çizmeye başlamıştır. 1756-1791 yılları arasında yaşayan Avusturyalı besteci Wolfgang Amadeus Mozart da olağanüstü yeteneklerini çok erken yaşta göstermiştir. Daha dört yaşında klavsen ve bazı piyano parçalarını ezbere çalabilen, beş yaşında kendi kendine beste yapmaya başlayan, yedi yaşında da ilk konserini veren biri Mozart. 1749-1832 yılları arasında yaşayan Alman yazar Goethe de yirmi beş yaşına kadar olan anılarını anlattığı kitabında babasının kendisine küçük yaşlarda birkaç yabancı dil (İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve İbranice) için özel dersler aldırdığını yazar. Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez yazar olmasının kıvılcımını yatılı okuldayken aldığını söyler. Edebiyat düşkünü bir öğretmenleri her akşam etüd saatlerinde öğrencileri toplar, bir öğrenciye  klasik bir eserden yirmi sayfayı yüksek sesle okuturmuş. Okunan rutin yirmi sayfalar sayesinde bir yılda en az altı yedi kitap okumuşlar…

Dahi olarak doğmayanların, normal zekalıların da genellikle çocukluk ve okul dönemlerinde iyi oldukları bir alan vardır. Bilinçli ebeveynler çocuklarındaki o iyi tarafın üstüne gidip onu daha da iyi bir hale getirmenin peşine düşerler. Müzikte, yabancı dilde, sporda iyiyse kurslar, özel dersler veya kulüpler yoluyla çocuklarının o dallarda daha iyi olmalarını, derinleşmelerini sağlamaya çalışırlar. Bu çabalar o dönemlerde bir sonuç getirmese bile yirmili, otuzlu yaşlarda imkanlar daha elverişli olduğunda onlara dönüp çabalamaya devam ederler. Böylelerinin o dallarda başarı şansı o alanlarda daha önce belli bir çabası olmayıp orta yaşta o alanlara heves edenlere göre epeyce daha fazladır. Çünkü küçük yaşlarda kazanılan yetenekler, gösterilen çabalar belli bir alt yapı oluşturmuş oluyor daha sonra bunların üstüne koymak kolaylaşıyor. Orta yaşta başlanılan şeylerde başarılı olma şansı tabii ki yok değildir ama onlar çok daha fazla çaba gerektirirler…

Emeklilik dönemi rutinin en fazla kesintiye uğradığı dönemdir. Çalışma hayatının dayattığı rutin ortamında kendisi için herhangi bir hobi geliştirmeyen kimseler emekli olduklarında kendilerini büyük bir boşluğun içinde bulurlar. Yine böyle bir boşlukta kendini bulan yüksek rütbeli bir subayın durumunu Abdülhak Şinasi Hisar “Fahim Bey ve Biz” adlı kitabında anlatır. Subay sonunda bir büro tutar, bir de adam alır yanına. Adam çay, kahve yapar, her gün ona tekmil verir, gün sonunda subay bürodan çıkar evine gider…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X