Öğretmen, eğitim ve öğretim kalitesi bir ülkenin öncelikli konularından biridir. Bunlarda iyi bir seviye yakalamak hayati önemdedir. Yabancı dil konusunda kızların erkeklerden daha iyi, daha yetenekli olduğu söylenir, bilimsel olarak da bunu açıklayan cümleler vardır. Bir öğretmen olarak ben de buna tanık oldum, kızlar çoğunlukla erkeklerden daha iyi, daha başarılıydılar. İngilizce öğretmenleri içinde kadınların sayısı da erkeklerden daha fazladır…
Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce bölümünden öğrenciler başlarında bir öğretim üyesiyle 1990’larda Çelebi Mehmet Lisesi’ne staj için gelirlerdi. Staja gelenlerin dörtte üçü de hep kızdı. Onların gelmesiyle öğretmenler odasının havası hemen değişirdi. Bazı öğretmenlerin gözleri onların üstünde olur, laf atar, ilgi gösterirlerdi; stajyer kızların bazıları bundan memnun olur, bazılarıysa iletişim kurmaktan kaçınırdı. Nisan’da genelde dört öğrenciden oluşan bir grup İngilizce öğretmenlerinin derslerini dinlerler, Mayıs ayında da kendileri bir örnek ders vererek stajlarını tamamlarlardı. Emekli olana kadar dört beş yıl onlarla karşılaştım. Başlarında neredeyse hep Erol Barut olurdu. Gür saçlı, esmer, zayıf, uzun yüzlü, benden bir iki yaş büyük Erol Barut fakültede İngilizce bölüm başkanıydı; özlü konuşan, sakin, saygılı, duru bakışları insanda güven uyandıran bir insandı. Onu sesini yükseltmiş, birine kızarken görmeyi düşünemiyorum, hayal edemiyorum, öyle biri yani. Onun da Erzurum Atatürk Üniversitesi mezunu olduğunu öğrenince “Sizinle Erzurum’da değil Bursa’da tanışmak varmış!” demekten kendimi alamadım…
Staja gelenlerin ders anlatımları nasıldı? Bunda kişinin bilgisi, hazırlığının yeterli veya yetersiz oluşu dışında konunun iyi anlatıma elverişli olup olmaması da rol oynardı. Kendisine zor bir konu anlatımı gelen ister istemez zorlanırdı. Bilgi ve hazırlığı yeterli olanlar iyi bir anlatım sergilerlerdi, konu zor değilse anlatımları daha da iyi olurdu. Aksi durumlardaki anlatımlar orta veya zayıf olurdu. Tabii heyecan da performansı etkiler, bazen stajyer ne yapacağını, ne diyeceğini bilemez, durumu kurtarma adına yaptığı şeylerse komik görüntülere yol açardı. Böyleleri ders sonunda sanki öğretmenlik tek bir dersle değerlendirilecekmiş, tek bir dersten ibaretmiş gibi kötü bir psikoloji içine girerlerdi. Onları teselli etmek, tavsiyelerde bulunmak bize düşerdi ve ancak o zaman rahatlarlardı…
Unutamadığım bir örnek derse gelince: Bir erkek stajyer girdiğim bir orta 3 sınıfında ders verecekti. Bölüm başkanı Erol Barut ile dersi dinlemek için sınıfın arkalarında pencere kenarında bir sıraya oturduk. Erkek stajyer şişman, kıvırcık saçlı ve epey de heyecanlıydı. Ders daha yeni başlamıştı ki bize uzak olmayan orta sırada bir öğrenci stajyeri gözleriyle baştan aşağı bir taradıktan sonra “Ben bu hıyar ağasını bir yerde gördüm ama nerede gördüğümü hatırlamıyorum!” diye bir cümle fısıldadı yanındakine. Ne var ki fısıltı biraz yüksek çıktı, biz de duyduk. Öğrenciye o anda bir uyarıda bulunmak, hesap sormak gerekirdi ama dersi bölmemek ve söylenen şeyi duymasına imkan olmayan stajyerin dikkatini dağıtmamak için sesimizi çıkarmadık. Bu arada şişman stajyer iki şey söylüyor sonra tahtaya üç şey yazmak için adeta koşturup duruyordu. Öğrencilere bir şey sormuyor, herkes anlamış gibi devam ediyordu. Stajyerin tahtayı kullanma tarzı da pek iyi değildi. Daha on dakika olmadan tahta karmakarışık bir hale geldi. Silmek için davrandığında bir iki öğrenci “Henüz yazmadık!” deyince durakladı. O anda yüzü ter içindeydi, bir şeyler yapması gerekiyordu, bir iki öğrenciye anlattıkları hakkında soru sordu, iki öğrenci de adeta dilsizdi, hiç ses çıkmadı onlardan. Tahtayı sildikten sonra stajyer aynı düzende devam etti, yine iki şey söyledi sonra koşturup üç şey yazdı, tahta bir kez daha doldu, yine iki değişik öğrenciye soru sordu, onlardan da bir yanıt alamadı, terlemesi o kadar arttı ki mendilini çıkarıp yüzünü sildi. Her şey ters gidiyordu, sıkıntılıydı derken az sonra çalan zil onu sevindiren tek şey oldu. Sınıftan çıktığımızda moral vermek için bir süre onunla konuştum. Şişman stajyer “Yok hocam, bunlarla savaşa gidilmez!” dedi bezgin bir sesle…

Flipboard