Mehmet Ali İNAN
Mehmet Ali İNAN
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Atatürk’ü sevmek ve silmek

Köşe Yazısını Dinle

Sanırım CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, son mitingini yaptığı Sinop’ta söyledi: Bu seçim Atatürk’ü sevenlerle, onu silmek isteyenlerin seçimi olacak.

Genel başkan olduğundan beri epeyce kafiyeli sözler etti Sayın Özel…

Geçim yoksa seçim varda dedi,

Asgari ücret otuz, altında yokuz gibi çok iddialı mesajları da vardı.

Ne var ki, bunlar ve başka söyledikleri de hep söylemde kaldı…

İnsana, hayata ve hatta siyasete olumlu bir yansıması olduğunu söyleyemeyiz.

En çok tepki duyduğum kırmızı kart çıkarma kampanyası başlatmasıydı. Tabii, işe yaramayacağı, en başından belli olan bu kampanya, güme gitti.

Buradan ders çıkarıp, bundan böyle kitleler karşısında daha gerçekçi ve karşılığı olabilecek projelerden söz etmesini beklenirdi.

Özgür Özel’in seçim üzerine bu sözleri söylemesi, geçtiğimiz hafta 30 Ağustos, Büyük Taarruz’un yıldönümünde, Diyanet’in, İçişleri Bakanlığı’nın ve başka bazı kurumların Atatürk’ün adını anmamalarına duyduğu tepki üzerineydi.

Atatürkçüler, ulusalcılar ve CHP’lilerin Diyanet’e ve İçişleri Bakanlığı’na gösterdikleri tepkiye bir anlam veremiyorum.

İnsanların zorla ya da görevleri gereği inanmadıkları ya da içinden gelmeyen şeyleri söylemesi rahatlatacak mı sizleri?

Diyanet’le de Diyanet İşleri Başkanı ile de bir sorunum yok. Hatta Cumhuriyet Halk Partililer gibi takıntılı bir halde hiç olmadım.

Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkenin çok önemli bir kurumu… Kocaman bir teşkilat… Devasa bütçesi, 100 binin üzerinde çalışanı var.

Böyle bir kurumun işlevini yeterince ve doğru olarak yerine getirip getirmediğine bakmak daha öncelikli olmalı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yaptıklarıyla, şatafat tutkusuyla, pahalı model araba sevdasıyla, ailesiyle, kızlarıyla ortaya koyduğu tablo bu görevi layıkıyla yapmadığını ya da yapamadığını gösteriyor. Ali Erbaş’ı başka bürokratlardan ayıran, yasaların yanında dini inancın da temsilcisi olması…

Haliyle yaptıkları ile temsil ettiği görev çelişiyor.

Bizim ülkemizde sevdaların, aşkın en büyüğü koltuk sevdasıdır. Ali Erbaş da bu sevdaya tutulmuşlardan… Sevdası, işini gerektiği gibi yapma sevdası değil, koltuğunda bir süre daha kalma çabasıdır.

Gerek Diyanet İşleri Başkanı gerek başka yönetici ve siyasetçilerin Atatürk’ün adını anmamaları, O’nun değerinden ne eksiltir ki?

Farz edin ki, bugün iktidarda CHP var. O zaman bu sözünü ettiğimiz kişiler, tıpkı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin ABD Başkanı Trump’a dört buçuk dakikada 15 kez teşekkür ettiği gibi, her beyanlarında epey bir Atatürk’ü anacaklardır.

30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Anıtkabir yoğun bir ziyaretçi akınına uğradı.

Bu törenlerde medyaya haber konusu olan iki olay yaşandı.

İlki, Anıtkabir’e girişte, askerlerin üst aramasını polislerin yapması ciddi bir tepki aldı. Yine en çok muhalefet partisinden ve muhalif medyadan…

Gerçekten bu iki grubun, bugün içinde bulunduğumuz durumu anlayamadıklarını görüyorum. Eğer asker arasa sorun olmayacak mı?

Polis doğrudan ordunun iktidara bağlı da, asker bağımsız, özerk bir kurum mu?

Düşünmelerini önermekten başka elimden bir şey gelmiyor. Çünkü ordunun başkomutanı Cumhurbaşkanı. Bu duruma en çok kızacak kişinin o olması gerekmiyor mu ?

İkinci olay ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir’e çelenk koyduktan sonra, orada bekleyen bir grup tarafından Cumhurbaşkanı için tezahürat yapılmasının, Anıtkabir’in ruhuna uygun olmadığı yönündeydi.

Doğru, hiç uygun bir davranış değil. Hatta ilkelce diyebilirim.

AKP iktidarı ile bu ve buna benzer epey bir olay yaşandı.

Aslında Atatürk alerjisi, şimdinin akil adamı önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile başladı.

Böyle önemli ve tarihi günlerde kulak rahatsızlıkları yaşardı hep nedense…

Böyle bir yazı yazma fikri şu sıralar Romain Gary’in ünlü kült romanlarından en önemlisi olan Cennetin Kökleri’ni okuyor olmam. Altını çizdiğim şu kısa diyolog, bu yaşadıklarımız için kafamızda yeni bir düşünce oluşturur hissiyle bana bu satırları yazdırdı.

Diyalog şöyle:

Zavallı Morel dedi.

Kendini imkânsız bir durumun içine soktu. İnsani bir ideali insanların karşısında savunmayı istemenin çelişkisini şimdiye dek kimse çözememiştir.

Ne kadar trajik; Atatürk’ü bu ülkenin insanına anlatıyor olmak ve onu savunmak…

Aslında gerçek anlamda Atatürk’ü anlayıp, içselleştirebilen çok az. Bazı CHP’li milletvekilleri ve siyasi kadroları da bunun içinde.

Çünkü çok tembel, dünyada olup bitenden epey uzaktalar… Popüler söylemlerle, hemen herkesin bildiği sözleri muhalif kanallarda dile getirmek yeterli olmaz. Olmadı da.

Bir deyim var, Kartal’ın ufukta gördüğünü, kümesteki tavuğa anlatamazsınız!..

Bir de Anıtkabir’de slogan atanlara sözüm olsun; zorla, bağırarak, slogan atarak kahraman yaratamazsınız.

Şimdi düşünmesi gerekenler düşünsün; kartal kim, kümesteki tavuklar kimler?..

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X