Epey zamandır ülke gündeminin ilk sırasında Aziz İhsan Aktaş var.
Heykeli dikilecek adam…
Kim ne derse desin, yaptıklarıyla bunu sonuna kadar hak ediyor bence.
Hem de üç ayrı yere Aziz Bey’in heykellerinin konmasının ülke için, siyasi partiler için sayılamayacak kadar faydası olacaktır.
İlki AKP Genel Merkezi’nin bahçesine konmalı. Çünkü 31 Mart yerel seçimlerinde, kaybettiği belediyelerin başkanlarının bir bir görevden alınmasını Aziz İhsan Aktaş’ın itirafları ya da iftiraları ile sağladı. Görevden almadığı bazı CHP’li belediye başkanlarını da AKP’ye transfer ediveriyor iktidar partisi.
Bunların hepsini, Aziz İhsan Aktaş’ın savcıya verdiği etkin pişmanlık ifadelerine dayandırarak yaptı.

Gördüğünüz gibi, yaptığı hizmet az buz değil.
Aziz Bey’in iyi bir heykeltıraşın elinden çıkmış heykeli de CHP Genel Merkezi’nin önüne dikilmeli… CHP’lilerin durumdan doğru bir ders çıkarmaları, geceleri de aydınlatılmalı ki günün 24 saati görünür olmalı.
Bazı kızgın, öfkeli Cumhuriyet Halk Partililer, heykele zarar verebilir, bu yüzden başına güvenlik konulması yerinde olacaktır.
Düşünün, adam anlattıklarıyla, koca koca devedişi gibi belediye başkanlarını Silivri’ye göndermekte hiç tereddüt etmedi. Baksanıza, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, 11 yıl önce yapılmış bir ihaleden, Adana’da değil, Silivri’de…

Aziz İhsan Aktaş’ın üçüncü heykeli de, Ankara’da yayaların en yoğun olduğu bir alana yerleştirilmeli…
Millet, Aktaş’ın kendisine yaptığı hizmeti hatırlamalı.
Aziz İhsan Aktaş, o kadar mahir, öyle yetkin ki, en çok AKP’li belediyelerden ihale almakla kalmamış, CHP’li belediyelerden, bakanlıklardan, üniversitelerden, yargının işlerinin ihalelerini de almış.
Üstelik bir iki şehir değil. İstanbul’dan Adıyaman’a, Aydın’dan Adana’ya kadar daha birçok Anadolu kentlerinde iş yapmış.

Bunca işi nasıl yapmış, üstesinden hakkıyla gelebilmiş mi bilmiyorum. Ancak adamın geçmişine şöyle bir bakınca, çok büyük takdiri hak eden bir başarısı olduğunu görüyorum. Kolay kolay birilerinin yapacağı işler değil.
Görünüşe göre birisi ya da birileri Aziz İhsan Aktaş’ın bu hızlı yürüyüşünü durduruverdi.
Birden gözaltına alındı. Sonra da tutuklandı. Tutukluluğundan hemen sonra itirafçı oldu. Haziran ayında bir kez daha itiraflarına ilave edeceği bilgiler olduğunu söyleyerek savcılığa çıktı.
İkinci itiraftan sonra ev hapsiyle, Silivri’den salıverildi. Ağustos ayının son haftasında ev hapsi de kaldırıldı.
Ev hapsi kaldırıldıktan sonra TYT Türk’ten Nuray Başaran’a röportaj verdi.

Bu röportaja ilişkin fragmanlar yayınlandı ancak, röportajın yayını ertelendi.
Söz konusu fragmanlarda söylediklerini okuyunca bunun üzerine bazı şeyleri yazmaya zorunlu hissettim.
Bakın ne söylüyor, röportajda, haberlerde iş insanı olarak anılan Aktaş: “Bırakın kaçmayı, bırakın ülkemi terk etmeyi, duruşmaların başlamasını sabırsızlıkla bekliyorum.”
Sanırım ev hapsi bitince, yurtdışına kaçması için yol verildi iddiaları üzerine tepki olarak ediyor bu sözleri…
Verdiği ifadeler üzerine, bazı kesimlerin rahatsız olduğundan dem vurarak çok ciddi suçlamalar içeren sözleri şöyle: “Devletime yardımcı olma yönünde ifadelerimi verdim. Tabii bu ifadelerimden rahatsız olan çevreler, birtakım kişiler olacaktır. Vekiller, genel başkan yardımcıları acaba Türkiye’de kalacaklar mı yoksa kaçacaklar mı? Arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacaklar çok merak ediyorum.”
Aziz İhsan Aktaş’ın bu sözlerini değerlendirmek isterseniz, kendisinin son derece namuslu, dürüst bir iş insanı, yurdunu, yurdunun insanını seven, ülkesine bağlı, vergisini dahi bir kuruş hilesiz ödeyen saygın bir insan portresi canlanıyor insanın gözünün önünde.
Sormak gerekmez mi, “Sayın Aktaş, millete hizmet, rüşvet verirken aklına gelmedi mi?” Böyle vatansever, millete hizmet aşkı taşıyanları çok gördü insanımız.
Böyle çok iddialı, büyük sözleri edecek kadar kendine güvenen biri, neden güvenlik güçleri ile suçüstü yapmaktan kaçınır. Üstelik devletine yardımcı olma duygusu taşıyorsa.
Ama yapmadı.
Belki de bir tereddüt yaşadı; “acaba öyle yaparsam mı devletime yardımcı olurum”, yoksa “bekleyeyim, savcılık beni gözaltına alınca daha çok yardımcı olurum” ikilemi arasında kalınca, ikinci yolu seçti…
Anlaşılan millet sevgisiyle, devletine yardımcı olma duygusuyla bunu yaptığı söylenemez. Kişilerin hizmetine muhtaçsa, milletimiz yandı demektir.
Belki de AKP’li avukat Mücahit Birinci gibi birileri cezaevinden kurtulmasının yolunu göstermiş olabilir.
Tutuklu Murat Kapki’ye yapılan teklif gibi, hükümetimizin “yerli ve milli” şiarına uymayan, yerli para Türk Lirası yerine ABD Doları da kendisinden istemiş olabilir mi aracılar?

Umarım duruşma sırasında bu duruma da açıklık getirir Aziz İhsan Aktaş…
Son aylarda çok arttı millete hizmet etmek isteyenlerin sayısı.
Devletine yardımcı olduklarını da söylüyorlar aynı zamanda.
Kendimizi şanslı mı saymalıyız?
Bu kadar çok vatanını, milletini, devletini seven insanının olmasına?
Bu hizmetkârların ortak yanları neredeyse sıfırdan, büyük varlık edinmiş olmaları. Hem kendilerini hem de iş yaptıkları kişileri ihya etmiş olmaları.
Yoksa dillerine doladıkları “millet”e hizmet etmek gibi bir düşünceleri olduğuna inanmak saflık olur.
“Millet” dediğimiz bu ülkenin yurttaşları…
Bu yurttaşların büyük çoğunluğu, son yıllarda görülmemiş geçim sıkıntısı çekiyor.
Gün geçtikçe yaşamlarını sürdürmelerinin zorlaştığını görmemek, körlük olur.
Hal böyleyse, gündemden düşmeyen Aziz İhsan Aktaş gibilerin gün gün artarak türediklerine tanık oluyoruz.
Baksanıza, ne belediyeler ne kamu kurumları hiç vazgeçmemişler Aziz İhsan Aktaş’la iş yapmaktan…
Aklı, bilimi, şeffaflığı ilke edinmiş CHP’nin bile bu işe bulaşmış olması büyük bir çelişki… Çok büyük talihsizlik.
Yakın gelecekte de bu tür insanları içimizden atacağımıza dair bazı adımların atılacağını düşünmüyorum.
Baksanıza, rüşveti veren, örgüt lideri konumundaki adam, dışarıda ve muteber insan muamelesi görüyor bazılarınca.
Böyle gayri ahlaki davranışları ile milletine hizmet ettiğini söyleyen güruhu tüm kamu hizmetlerinden atmadan, kurtuluş yolu yok gözükmüyor ülkeye!..

Flipboard