‘Gücün haklı çıktığı yerde, adalet bekleme.
Güce tapan insanların olduğu yerde huzur bekleme.’
Platon
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos Cuma günü “Kadınların Miras Hakkı” üzerine yayımladığı fetva, 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinin reklam kampanyasını aklıma getirdi.


Nerdeyse üzerinden 19 yıl geçmiş olan bu reklam şöyleydi:
Siyah zemin üzerine yeşil yazı kullanılarak ters yazılmıştı. “Tehlikenin farkında mısınız?” sorusuyla da çok dikkat çekici ve oldukça etkileyiciydi.
Kampanya, “Cumhuriyet’inize sahip çıkın” mesajıyla da hem Türkiye Cumhuriyeti hem de gazetenin temsil ettiği değerleri vurguluyordu.
Bu reklam kampanyası üzerine Prof. Emre Kongar bir analiz yazısı yazmıştı. Kongar’a göre; siyah zemin aydınlanmayı, ters yazılan yeşil metin Osmanlı dönemini ve çözülmeyi vurguluyordu. Yazının yeşil olması ise hem İslamcı hem de Amerikan dolarını akıllara getiriyordu.
Concept Reklam Ajansı bu reklamın tasarımı ve mesajı nedeniyle televizyon dalında Kristal Elma Ödülü’nü kazanmıştı.
Cumhuriyet gazetesinin bu kampanya ile topluma ve tüm ilgililere vermek istediği mesaj özellikle, siyasetçiler tarafından yeterince ciddiye alınmadı.
Nitekim, 2016’da o tehlike geldi. 15 Temmuz 2016’da hain bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı ülke.
Halkın da sahip çıkıp, karşı koyması ile bastırılan bu darbeden büyük bir ders alınacağını umduk.
Ama o günden bugüne yaşadıklarımız, karşımıza çıkan olaylar hiç de ders çıkarılmadığını gösteriyor.
Günlerdir “sahte diploma skandalı”nı konuşuyoruz. Sanırım skandal sözcüğü durumun ciddiyetini, kötülüğünü tam karşılamıyor. Bu durum bildiğiniz yönetim zafiyetidir.
“Diploma” konusu epeydir bu ülkenin gündeminden hiç çıkmıyor. Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte bir grubun diplomaları iptal edilmişti.
Daha o konu bir yere varmadan, II. Abdülhamid’in torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu’nun İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yasadışı mezuniyet kayıtları oluşturduğu ortaya çıktı.
Bununla birlikte birçok kişinin bu yolla diploma edindiği, aralarında akademisyenlerin ve bazı görevlilerin de bulunduğu anlaşıldı.
Bakalım, açılan soruşturmalar nasıl sonuçlanacak? Kimlerin sahte diploma edindiklerini öğrenebilecek miyiz?
Sahte diplomanın yankıları sürerken, Diyanet’in skandal fetvasından bir gün önce de başka bir skandal patladı.
Dediğim gibi, “skandal” sözcüğü bu olayların vahametini anlatmakta aslında hafif kalıyor. Bu olayda böyle bir gelişme işte.
Ekrem İmamoğlu soruşturmasında tutuklanan reklamcı – iş insanı Murat Kapki ile eski AKP MKYK üyesi avukat Mücahit Birinci arasında yaşananlar tam anlamıyla bir çürümenin dışavurumu…

Devamında gazeteci Nedim Şener ve Mücahit Birinci’nin yazışmaları ise arsızlığın, çirkinliğin ve seviyesizliğin ne boyutlara ulaştığının göstergesiydi.

Milyonlarca gencimiz her yıl üniversite sınavlarına hazırlanıp, en azından kendini bir diploma sahibi yapacak 4 yıllık bir lisans programına girebilmek için olağanüstü çaba gösteriyor.
Gelin görün ki, bazıları bırakın bir diplomayı 6 tane lisans diploması alabiliyor.
Nasıl mı oluyor?
Bu mucize değil. Gerçek bir olay.
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, tam bir Süpermen sıfatını hak eden biri.
Ömer Fatih Sayan’ın 6 lisans diploması var. Bunun yanında 2 yüksek lisans, 2 de doktora diploması sahibi.

48 yaşında olan Ömer Fatih Sayan’ın bu başarısına şapka çıkarılmaz mı?
Üstelik bu güzel ülkede bir tek diploma sahibi olmak için yıllarını verenleri düşününce, elbet şapka çıkarılır.
Yıllardır çalınan sınav soruları, sahte diplomalar, para karşılığı öğrencisini mezun eden üniversiteler, başkalarından aşırma doktora, doçentlik tezleri, sahte akademik unvanlar elde etmeler, maç satan hakemler, sahte banka dekontlarıyla gayrimenkul satın almış gibi gösterilerek vatandaş yapılan yabancılar…
Daha saymakla bitiremeyeceğimiz yasadışı, kanunsuz işler…
Her haftaya bir kötülük, bir skandalla başlıyoruz. Yaşadıklarımız öyle ağır şeyler ki, bunlara mutlaka bir araştırma söz konusu olmalı.
Ülkenin son 30 yılında yaşadığımız doğal felaketler ve ülkeyi yönetenlerin yarattığı yönetim zafiyeti bizi bir çürümenin eşiğine getirdi.
Hiç kimse mutlu değil bu ülkede. Belki bazıları vardır mutlu olan. Toplum geneline bir umutsuzluk hâkim. Neşesi kaçmış insanların.

Önceki hafta Fatih Altaylı’nın boş koltuğuna Prof. İlber Ortaylı konuk olmuştu. Programın sonunda, “Türkiye’de gençlerin mutsuz olduğunu, onlara ne tavsiye edeceği” sorusuna verdiği yanıt önemliydi.
Şunları önerdi Ortaylı:
“Gençlere şunu söyleyebilirim; mutsuzluğunuzu önlemek istediğinizde, yapacak tek şey, bu küçük kâinatı biraz daha etüt etmektir. Türkiye’nin çevresiyle uğraşacaksınız. Türkiye’yi bu edepsiz müteahhit güruhun elinden kurtarmaya bakacaksınız. Çünkü çevrenizi bozuyorlar, kirletiyorlar, tahrip ediyorlar. Renkli bir ülke olmaya başladığınızda buradan ayrılamazsınız.”
Ülke politikacılarına da şu tavsiyelerde bulundu:
“Tembel politikacılar hiçbir şey üretemezler. Liderin karaltısıyla hiçbir yere gidilmez. Siyasi parti mensupları son derece çalışkan olmalıdır. Çok yetenekli ve dâhi olsanız bile köy köy gezip dolaşarak ancak başarılı olabilirsiniz. Hindistan gibi bir demokrasinin kurulması, Gandi gibi Nehru gibi çok yetenekli olduğu halde, bir hamal gibi köy köy dolaşan, kendi işini kendi yapan politikacılar sayesinde oldu.”
Bu demektir ki, her alanda müteahhit kafalardan kurtulmak gerekiyor.
Başka türlü bir kurtuluş yolu yok bunca kötülük, bunca acı, yoksulluk ve adaletsizlikten…

Flipboard