Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Engel tanımayan ‘engelli’

Görmüyor ama okuyor, yazıyor, tek başına işe gidiyor, ut çalıyor. Doğuştan görme engelli olmasına rağmen, üniversiteden mezun oldu, yüksek lisans yaptı. Engelli olmayan insanlar ne yapıyorsa, görme engelli Emre Fencioğlu da yapabiliyor.  Tüm bunları, hayat boyu süren eğitime borçlu olduğunu söyleyen Fencioğlu,Eğitim her engeli aşar” diyerek, engelliler ve ailesine de örnek oluyor.

 

Hedefinin öğretmen olup, engelli çocuklara örnek olmak istediğini söyleyen Fencioğlu’nun, toplumdan da bir isteği var: “Kimse, kimsenin insan olduğunu, herkesin yemek yeme, gezme, eğlenme, eğitim alma gibi hakları olduğunu unutmasın. Hayat hakkımıza müdahale edilmesin. Fırsatlar herkese verilsin”

 

Emre Fencioğlu…                      

 Engellilere örnek bir görme engelli.                                        

6 yaşında başladığı eğitim hayatı sayesinde, tüm engelleri bir bir aşarak, bugün diğer insanlar gibi kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdüyor.

Emre Fencioğlu’nun örnek yaşamına mercek tuttuk. 

 

“YATILI OKULDA 4 YIL AĞLADIM”

 

Doğuştan görme engellisiniz değil mi?

Evet, durumum fark edilince ailem doktor doktor gezmiş. Türbelere bile gitmişler. En son doktor, “Yapılacak bir şey yok. Siz en iyisi, çocuğun eğitimine önem verin ” diye yol göstermesinden sonra, ailem eğitimim için çaba gösteriyor ve bugünlere kadar geliyoruz.

 

Yatılı okulda neler yaşadınız?

 4 yıl boyunca hep ağladım. 90 kişiyle aynı yatakhanede kalıyorsunuz. O aşamaları geçerken  zor oluyor ama iyi ki yaşamışsınız diyorsunuz.  Çünkü bugünkü özgüveni ve rahatlığı yatılı okulda yaşadıklarıma  borçluyum. 4 yıl boyunca ayakkabı bağlamaktan, kaşık kullanmaya varıncaya kadar her şeyi öğrettiler. Balığın kılçığını ayırmayı  bile orada öğrendim.

 

“EĞİTİM HER ENGELİ AŞAR”

 

Tam da bu noktada eğitimin önemi ortaya çıkıyor. Bugünlere gelmenizde eğitimin çok büyük faktörü olduğunu söylüyorsunuz.

Özel eğitimi, sadece kişinin kendisine olan eğitimi olarak görmemek gerekir. “Eğitim, her engeli aşar”, sadece bir sözden ibaret değil. Beyaz bir bastonumuz var ve bu olmazsa yürüyemezsiniz. Bu bastonu kullanmayı bile eğitimle öğreniyorsunuz. Engelliyiz diye bir fanusun içinde yaşayamayız, dışarıya çıkmanız gerekiyor. Hastaneye, pastaneye gitmelisiniz.  Tüm bunlar eğitimle olur.

 

6 yaşında eğitime başladınız. Çok parlak bir eğitim hayatınız var. Daha sonra iş yaşamına başlıyorsunuz. Tüm bu süreçlerde yaşadığınız zorluklardan söz eder misiniz?

Önce okulda başladı zorluklar. Karşılaştığınız insanlar daha önce bir engelliyle karşılaşmadıkları için, size zorluk çıkarabiliyorlar. İnsan bilmediği birşeyi yadırgıyabiliyor. İlkolulu bitirdikten sonra Kartal İmam Hatip Lisesi’ne başlamak istedim ama bu okulda başaramayacağımı söyleyerek almadılar. Özel okulda bile torpil gerekiyor. Oysa okula giriş sınavında 98 gibi yüksek bir puan almıştım. Kabullenme aşamasında zorluklar yaşıyorsunuz. Bizim insanımız kötü değil, bildikten sonra sizi sırtınızda taşır. Yeter ki bilsin.

 

“YÜZÜMÜZE BAKMIYOR DİYE ŞİKÂYET ETTİLER”

 

Biraz da iş yaşamınızdan söz edelim. Yıldırım Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışıyorsunuz. Tam olarak ne iş yapıyorsunuz burada? Görmemenize rağmen, işlerinizi nasıl yürütüyorsunuz?

Müdürlüğün özel kalem biriminde çalışıyorum. İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün günlük programlarını takip ediyor, gelen-giden misafirleri organize ediyorum, vatandaşların taleplerini iletiyor ve telefonlara bakıyorum. İşimi yaparken, ağabeylerim, ablalarım yardımcı oluyorlar ama en büyük desteği teknolojiden alıyorum. Önümde bir bilgisayar var. Kulaklığımı takıyorum ve sesli program sayesinde tüm işlerimi yürütüyorum. Telefonumun ve  bilgisayarımın  sesli programı, telefon numaralarını okuyor, internette yazılanları okuyor. Bu programı kullanmak da eğitimle oluyor.  2011 yılından bu yana çalıştığım işyerinde hiçbir zorlukla karşılaşmadım ve çok rahatım. Müdürlük binası akıllı bina teknolojisiyle inşa edilmiş. 100 kişi çalışıyorsa 20’ye yakını engelli zaten burada. Buraya gelen insanlar, “Kapıdaki memur bizim yüzümüze bakmıyor” diye şikâyet ediyorlar beni. Müdürümüz de, “Benim bile yüzüme bakmıyor” diyormuş. 

 

İşe gidip, gelirken yardım alıyor musun?

Hayır. BursaRay’a biniyorum. Bastonum sayesinde her yere ulaşabiliyorum.

 

“ZOR DİYE BİR ŞEY YOK İMKÂNSIZ ZAMAN ALIR”

 

Yine görme engelinize rağmen, kitap okuyorsunuz, yazılarımızı takip ediyorsunuz, sosyal medyada aktifsiniz

Tüm bunları, sesli okuma programı sayesinde yapıyorum. Bu öyle bir program ki, fotoğrafları bile tarif edebiliyor. Engeli olmayan birinin yaptığı her işi yapabiliriz. Engeli olmayan biri işe 15 dakikada gelebiliyorsa, ben yarım saatte geliyorum, ama sonuçta gelebiliyorum. Zor diye bir şey yok, imkânsız şeyler de zaman alırmış. 

 

“HEDEFİM ÖĞRETMEN OLMAK”

 

​Tüm zorluklara rağmen, eğitiminizden ödün vermemişsiniz. Eğitim almaya devam edecek misiniz?

Devam ediyor. Uludağ Üniversitesi’nde pedagoji  formasyona başladım. Benim geçtiğim yollardan engelli çocuklar da geçsin istiyorum. Hedefim öğretmen olmak.

 

Söyleşinin bu bölümünde evinize konuk olduk. Anneniz Serap Fencioğlu da yanımızda. Evde neler yapıyorsun?

İnsan ailesine rağmen hiçbir şey olamaz. Onlar olmazsa, olmaz. Ev insanın kalesidir. Dışarıda kimse benim suratıma bakmazsa, tüm dünya sırtını çevirse bile evime gelince mutlu olurum. Evde yatmayı çok severim. Yani boş vakitlerde yatar veya uyurum. Televizyon seyrederim, kitap okurum. Ut çalarım ayrıca.

 

33 yaşındasın, evlenmeyi düşünmüyor musun?

“Karın kötü olursa filozof olursun, iyi olursa mutlu olursun” diye bir söz var. Bir kız arkadaşım var. Bakalım, Allah sonumuzu hayretsin. Evlilik, sadece 2 kişinin karar vermesiyle olmuyor, işin içine aileler giriyor. Ne zaman ailesi ikna olursa… Sıkıntı yok, inşallah.

 

“YAŞAMAK ENGELLİLERİN DE HAKKI”

 

Son olarak engellilerin sorunlarıyla ilgili mesajını alalım

 Kırımlı yazar Cengiz DağcıOnlar da insandı” isimli kitabının son bölümünde, “Tanrım, merhamet et onlara, karşındakinin de insan olduğuna onları inandır” der. Toplumu, onlar ve biz diye ayırmak istemiyorum ama engelli olmayanlardan tek ricam var. Kimse,  kimsenin insan olduğunu,  herkesin yemek yeme, gezme, eğlenme, eğitim alma gibi hakları olduğunu unutmasın. Engelli olmayanlar, otobüse nasıl binmek istiyorsa, engelliler de binmek ister. Diğer insanlar nasıl hastanede rahat tedavi olmak istiyorlarsa, engelliler de aynı şartlarda tedavi olmak ister. Hayat hakkımıza müdahale edilmesin. Fırsatlar herkese verilsin.

 

“EMRE DİPLOMASINI ALINCA SEVİNÇTEN AĞLADIM”

 

Söz Serap Fencioğlu’nda. Emre’nin engelli olduğunu öğrenince neler yaşadınız?

Emre’nin gözlerinde sorun olduğunu önce kayınvalidem fark etti. Önce çocuk doktoruna gittik, o bizi bir göz doktoruna yönlendirdi. Göz doktoru Emre’nin görmediğini hemen anladı ve nasıl söyleyeceğini bilemediği için, bize  1 saat sonra yeniden gelmemizi söyledi. Yeniden gittiğimizde, “Sakin olun. Oğlunuz tam olarak görmüyor değil ama sorun var görmesinde. Merak etmeyin, tıp gelişti, en kötü ihtimalle Körler Okulu’na gönderirsiniz” dedi. O an yıkıldık. Eve geldiğimde, Emre’yi kucağıma aldım ve “Allah’ım ben ne yapacağım” dedim. Daha sonra önce evdeki eşyaların  yerini değiştirdik, Emre zarar görmesin diye. Ses tonumuzu alçalttık. Baktık, bu böyle gitmiyor. Emre’ye evin eşyalarını tanıttık ve nasıl davranması gerektiğini öğrettik. Renklerinden ve özelliklerinden yiyecekleri öğrettik. Kendisinden 3 yaş büyük ablası, ikinci annesi gibi oldu.

 

Emre’nin bugün geldiği yeri ve karşılaştığınız zorlukları anlatır mısınız?

Eğitim yaşamında çok zorlandık. Yatılı okulda, hep ağladı. Orayı bitirdikten sonra yeniden yatılı okula gitmek istemedi. Parayla bile özel okula almıyorlardı Emre’yi. Okulun müdüresi, diğer öğrenciler paranın verdiği şımarıklıkla Emre’yi hor görmesinden çekindi. Ancak Emre, sınavda en iyi üçüncü dereceyi alınca, Müdüre Hanım teşekkür etti. Buna rağmen, o okulda da çok zorluklarla karşılaştık. Ben 7 yıl, Emre’nin sınıf kapısında bekledim. Emre, derste bir kayıt cihazıyla dersi kaydeder, evde gelir çalışırdı. Üniversiteyi kazandı daha sonra. Üniversite diplomasını aldıktan sonra, sevinçten ağladım ve mutluluğun resmi bu dedim.

 

KENDİ AĞZINDAN EMRE FENCİOĞLU

 

4 Kasım 1983 yılında Bursa’da Hamitler’de doğdum. 6 yaşında İstanbul’da Körler Okulu’na başladım. Ortaokul ve lise tahsilimi özel bir kolejde tamamladım. Daha sonra Uludağ Üniversitesi Fen  Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldum. 2008-2009 arasında Başbakanlığa bağlı Ulusal Ajans vasıtasıyla engelli çocuklarla ilgili çalışma yapmak için Polonya’da kaldım. Döndükten sonra 2010 yılında engelli sınavını kazanıp Yıldırım Milli Eğitim Müdürlüğü’nde işe başladım. Bu arada Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi aldım.

FOTOĞRAFLAR: FIRAT TORAMAN

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X