Günümüzün insanı öyle meşgul ki kendini dahi dinleme fırsatı bulamıyor. Geçenlerde bir sohbet esnasında bir dostum; İyi evlerde yaşıyoruz, okul binalarımız iyi, camilerimiz iyi ama hepsi boş demişti.
Bu demek şimdi? Hepsi boş nasıl oluyor diyeceksiniz. Evlerin de okulların da camilerin içinde de insanlar var ama sadece insanlar var. Düşünmekten uzak, ibret almaktan uzak, görmekten, tefekkürden uzak.
Belki bunda kimseyi suçlamamak gerekiyor. Amma! Zamanın ruhu deyip de geçemeyiz. Muhakkak bir yerden başlamak gerekir. Başlamak önce soru sormakla olur.
Okullarda eğitim neden yetersiz? Evlerde neden sohbet olmuyor, hane halkı arasında dertleşme var mı? Camilerimizde manevi ruh var mı? Bir yerden başlamak lazım.
Mesela ,önce aile değerlerini savunmak, güçlendirmek, gerekirse yeniden inşa etmek gerekir. Sıradan hanelerin, sıradan mahallelerin ruhunu yakalamak. Biliyorum çok zor. Artık mahalleler dikey hale geldi. Gökdelenler, siteler eski mahallelerin yerini aldı.
Materyalist olma yolunda hızla ilerliyoruz. Artık kararı veren bizler değiliz. Bizim araç olarak kullandığımız/ kullanmamız gereken ne varsa bize hükmeder oldu. Her şeye madde olarak bakar olduk ve tükeniyoruz.
Biz Müslümanız ve reçetemiz hazır. Kur’an ve Peygamber.
Kur’an-ı Kerim dâimâ insan tefekküre, akletmeye, ilahi azameti ve akibeti düşünmeye davet eder. “ Akletmez misiniz?” ” Düşünüp ibret almaz mısınız?” Görmez misiniz?” “ Tefekkür etmez misiniz?” diye uyarır.
Din sadece Ahiret’e yönelik değildir. Din insanın dünyasını da ahretini de kazanması için gönderilmiştir. “ Dünya ahretin tarlasıdır.” Yani bu dünyada önce kendimizden başlayarak, ailemizi, komşumuzu, mahallemizi, ilçemizi, ilimizi, ülkemizi ve bütün insanlığı düşünerek hayırlı işlerde bulunmak, tebessüm etmek, yardımlaşmak, empati kurmak ibadettir.
Akıl, Allah’ın insana verdiği çok büyük bir nimettir. Allah bize, hayır ve şerri ayırt etmemiz için akıl nimetini bahşetti. Akıl, esaret ve köleliğe mantık üretmek için değil, bilakis bu tuzaklara düşmemek için verilmiş ilahi bir terazidir, tartıdır ve insanda hayrı ve şerri birbirinden ayırt edici bir şuur merkezidir.
Akıl, ifrat ve tefrite/ aşırılık ve gevşekliğe düşmeden mutedil bir denge içinde olması şarttır.Böyle bir akıl insanı her türlü kötülüklerden korur ve her türlü hayırlı işe sevkeder.
Biraz kendimizi anlamak için çaba sarfedelim ve kendimizi dinleyelim. Hatta kendimizle konuşalım. Hayatın anlamını kendimizi tanımakla inşa edelim.
Rabbimiz bize aklı, hayır istikametinde tutacak ve şerden koruyacak sağlam bir ölçü ihsan etti.