Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Bir kitap’ın hikayesi

Kaşgarlı Mahmud’un müstesna eseri Divanı Lugati’t Türk biricik el yazması eseri  şu anda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlı “Millet Yazma Eser Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.

Eski Maliye Nazırlarından Ahmet Nazif Paşa, 1905 yılında vefat etmiştir. Ölümünden bir süre önce hısımlarından bir kadına el yazmasını vermiş ve “ Bak, sana bir kitap veriyorum. İyi sakla! Sıkıldığın zaman kitapçılara götür. Altın para otuz lira eder, aşağıya verme!” demiştir. 1912 yılında kadın sıkıntıya düşmüş ve kitabı satılmak üzere Sahaflar Çarşısı’ndaki kitapçılardan Burhan Bey’e bırakmıştır.

Burhan Bey yazmayı önce Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye götürmüş, onun görevlendirdiği encümen inceleme için bir hafta süre istemiş, süre sonunda ancak on lira teklif ettikleri için Burhan Bey yazmayı  nazırlığa satmamıştır. Adeti üzere sahaflara uğrayan Ali Emirî, Burhan Bey’in dükkanında  yazmayı görmüş ve Kâtip Çelebi’deki kayıttan da bildiği eseri hemen tanımıştır. O sırada oradan geçen dostu Faik Reşad’dan da borç alarak Burhan Bey’in istediği 33 lirayı vermiş ve yazmayı satın almıştır.

Divanyolu’ndaki Diyarbekir Kıraathanesinde, içlerinde Kilisli Rıfat’ın da bulunduğu dostlarına büyük bir iftiharla Divanı Lügatı Türkü keşfettiğini anlatan Emirî Efendi ,” Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak( güzellik- tazelik) kazanacak… Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba hakiki kıymey verilmek lazım gelse cihanın hazineleri kafi gelmez” diyordu.” Eşine, dostuna rast geldiğinde” anlatı yor, fakat kitabı kimselere göstermiyordu. Sadece Kilisli Rıfat’a göstermiş ve ondan dağınık olan yazmayı tanzim edip numaralamasını istemişti. Kilisli de “ iki ay kadar her gün birkaç saat” meşgul olarak yazmayı düzenlemiş ve sayfalara numara koymuştu.

“Ziya Gökalp Bey de Lügate kulaktan aşık olmuştu. Kilisli Rıfat’a giderek “ Rıfat, ben bu kitaba sevdalandım. Bu kitabı hem almalı hem neşretmeliyiz… Şu kitabı kurtaralım. Bütün Türklere arma ğanımız olsun” dedi. Kilisli Rıfat ile Gökalp’ın hazırladıkları plana göre Adliye Nazırı İbrahim Bey, dostu Emiri’yi iftara davet etti.

Yemekten sonra, tesadüfmüş gibi Talat Paşa ve adamları nazırın evine geldiler; Ali Emiri’ye birçok iltifatta bulundular ve bizzat Talat Paşa,” kitapların da insanlar gibi bir ömrü var. Bu kitap binlerce sene yaşayamaz, çürür, fena bulur. Kitapları yaşatmak için eskiden istinsah usulü varmış. Fakat bunun da faydası mahduttur. Medeniyet bunun için yegane bir çare bulmuş, o da tab’ı usulüdür.

Tab’ı sayesindedir ki bir kitap bin olur, on bin olur, yüz bin olur Mademki Divanı Lügat-it Türk büyük bir ehemmiyet ve kıymet taşır, o halde müsaade buyurun, bu kitabı her şeyden evvel bastıralım. Baş tarafına da nâmı âlinizi koyalım. Bütün dünyaya yayılsın. Cihan size minnettar olsun. Bu lütfü bizden esirgemeyin.” Diyara ricada bulundu.

Ali Emiri de istinsah ve tashihini Kilisli’nin yapması şartıyla eserin bastırılmasına razı oldu. Yazma Kilisli’ye verildi. Kilisli de istinsah ettiği formayı maarif nazırlığına götürdü. Matbaaya emir verilerek “ kitap için dört mürettip ayrıldı.” Böylece ilk iki cilt 1915’te, üçüncü cilt 1917 yılında neşredilmiş oldu.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X