Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

İstanbul Sahafları – Bulgaristan’a Satılan Arşivler

Köşe Yazısını Dinle

Dergah Yayınları’ndan çıkan Sahaflar kitabı, Fulya İbanoğlu- Filiz Dığıroğlu ve İsmail Kara tarafından hazırlanmış, kitapta son İstanbullu Sahaflarla yapılan konuşmalar kaleme alınmıştır.

İsmail Özdoğan, 1969’da başta Ertuğrul Düzdağ ve İsmail Erünsal olmak üzere Mahir İz Hoca’nın sohbet halkasından olan bir grup arkadaşıyla Beyazsaray’da Enderun Kitabevi’ni kurarlar. Vefatın kadar da burada sahaflığı sürdürdü. Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, Lütfi Tarihi, Peçevi Tarihi, Mekükat-ı Osmaniye, Kamus-ı Türk gibi mühim eserlerin tıpkıbasımlarının yapılmasını sağladı.

O zamanlarda sahafın esas gayesi; okur yazar taifesinin gelip sohbet ettikleri bir mekân olarak bir nevi okul görevi görmesidir. Sandalye koltuk yok. Peyke dedikleri yerlere oturup, gelene ilmi seviyesine göre rağbet ederlermiş, onlar da sohbete başlarmış.

İsmail Özdoğan anlatıyor: Mesela Muallim Cevdet-i hakkında büyük bir kitap vardır, bilmiyorum okudunuz mu- anlatırlar, sahaflardan çıkmazmış.

Aybaşında maaşını aldığı zaman evvela gider sahaflara olan borcunu ödermiş. Adamın parası da yok doğru dürüst, borç alıyor. Maaşını alır almaz sahaflara ödüyor. Çok mühim bir adam. Bulgaristan’a hurda kâğıt olarak sattığımız arşivi Türkiye’de ilk duyuran kişidir.

Kamyonla götürülürken bazı parçalar düşmüş de o şekilde eline geçmiş Muallim Cevdet’in. Onun sayesinde haberi oldu Türkiye’nin.

Orada çalışan bir Yahudi profesörle konuştum ben, Kudüs Üniversitesi’nde. Diyor ki:

“Arşivin tasnifi esnasında müdürle beraber oturuyoruz, (Bulgaristan’ı kastediyor olmalı) genç çocuklardan bir kadro kurmuşlar otuz kişilik. Onlar okuyorlar ve Fransızca’ya çeviriyorlar. Fakat kasıtlı olarak Osmanlıların aleyhine tefsir edilebilecek vesikalara öncelik veriyorlar, onları evvela yayınlıyorlar.

Bir gün genç bir çocuk elinde ortadan ikiye bölünmüş bir belgenin bir parçası ile müdürün yanına geldi.

“Hocam bu yarım, bundan bir şey anlaşılmıyor imha etmek istiyoruz ne dersiniz?”

Müdür de ‘tabii tabii imha edelim’ diyor. Atladım elini tuttum, yahu siz ne yapıyorsunuz? Cinayet işliyorsunuz. Bugün bir parçası sizde çıkar yarın öbür parçası Türklerde çıkar. İkisini birleştirirsiniz vesika meydana çıkar. Şimdi anlaşılmaz ama o zaman anlaşılır dedim. Kültüre karşı vahşi bir tutumları var Bulgarların” diyor.

Zannediyorum o kamyonlarla Bulgaristan’a taşıdıkları arşivin tasnifini bitirdiler. Yani bilmiyorum dünya üzerinde başka bir devlet var mıdır kendi mazisini aralarında tarihi düşmanlık olan bir ülkeye, bir başka ülkeye satsın.

Diğer arşivimiz de bilirsiniz uzun zaman kapalı kaldı. Şimdi yavaş yavaş eleman yetiştirdiler de tasnif ediliyor ve yayınlanıyor. Bin arşive çalışma esnasında hiç gitmedim ama gidenlerin söylediğine göre çay içiliyormuş arşivde. Vesikanın üzerinde çalışırken vatandaş çay içiyor diyor yerlisi de yabancısı da.

Artık günümüzde bunlar olmuyor bundan eminim. Arşivlere verilen kıymet olması gereken seviyede olmalıdır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X